Ancak birkaç kutu biradan sonra "Neden farklıyım?" diye sormaya cesaret edebilmişti Felix, sarhoş olmaya başlamadan önce çekincesinden soramamıştı. Şimdi içinde küçük bir umut filizlendiren o kelimeyi biraz kurcalamak istiyordu.
Hyunjin, yüzünü yana çevirip çenesini yukarı kaldırdı. Zihninde bir şeyleri toparlarken Felix'i neyin farklı yaptığına dair doğru tek bir kelime, hiç değilse doğruya yakın bir ifade ararken, yanında oturan çocuğa keskin çene hattını izlemesi için fırsat veriyordu.
Hwang Hyunjin'i o köpekle gördükten sonra sevimli bularak bir hataya düştüğünü anlamıştı Felix, bu adam düpedüz dünyanın en çekici adamıydı. Ben buradayım diyordu adeta, sarı saçlarıyla ışık saçıyordu.
Sarı saçlı adam sonunda kafasını indirip yüzünü çocuğa döndüğünde gözleri Felix'in az önceden beri onu izlediğini bilmediği gözleriyle kesişti. Yakalanmak Felix'i utandırmıştı.
Hyunjin ise çocuğun parlayan gözleriyle buluştuğunda onun dayanılmaz derecede tatlı olduğunu düşünüyordu. Üstelik gözlerinden her şeyi okunuyordu bu gencin, onun kahverengi göz bebeklerinin ardına baktığında başkalarında gördüğü gibi kötülüğe rastlamamıştı.
"Çok," dedi Hyunjin, "nasıl desem, zararsızsın. Evet, evet. Zararsızsın Felix." Hyunjin'in yanakları içki yüzünden pembeleşmişti.
Felix buna sadece masumane bir gülümsemeyle karşılık vermişti. Adamın tam olarak ne kastettiğini anlamasa da sevinip gülüyordu.
"Kardeş." dedi Hyunjin bir anda. "Sanırım seni küçük bir kardeş gibi görüyorum. Şaşırtıcı ama varlığın beni rahatsız etmiyor. Biliyorum biraz abarttım." dedikten sonra da ensesine dokunup utangaç bir gülümseme verdi.
Felix'in suratı kıpkırmızıydı şimdi. Sevinç, utanç, öfke, şaşkınlık; karmaşık duygular yaşıyordu. Oturduğu yerde rahatsız tavırlar sergilerken gülümsemeye çalışan Felix, az önce duyduklarına cevaben aslında hiç de doğru olmayan şeyi söylemek zorunda kaldı:
"Ben de seni... abim gibi görüyorum." dedikten sonra tek istediği eve koşup halsiz düşene dek ağlamaktı. Bunları söylemek acıtıyordu genç kalbini.
Eğer minicik, ufacık bir şans bile zamanın birinde Hyunjin ile olabilmesi için varolmuşsa da şimdi toz olup uçmuştu. Bunun geri dönüşü yoktu ona göre, Hwang Hyunjin'in onu kardeşi olarak görmesi her şeyi bitiriyordu. Olacağı buydu ya, Felix böyle bir adama sahip olabilecek kadar şanslı bilmezdi kendini zaten.
Felix kafasını eğmiş, birleştirdiği ellerine bakıyordu. Elleri parmak uçlarına kadar sıcaktı ve yumuşak hissettiriyordu. Onun aksine ellerinin üstüne avcunu kapatan Hyunjin'in parmakları halen buz kesiyordu. Onları parmaklarıyla sarıp ısıtabilmeyi diledi yine. Hiç umudu olmasa bile belki gerçek olur diye olur olmaz şeyleri dilemekten vazgeçmezdi.
Hyunjin'i sarmalayıp ısıtamayacağını bilse de bu kısa süreli, kasıtlı dokunuş çok iyi hissettiriyordu Felix'e. Sonra adamın soğuk avcu çok beklemeden Felix'in sıcak ellerini terk etti.
"Hyung." dedi Felix. Merak ettiği şeyler vardı. Sorarak onu kırmak istemese de bir şeyleri bilmek istiyordu.
"Neden insanlardan nefret ediyorsun ki?" diye sordu az önceki dokunuştan cesaret alarak.
Hyunjin kısa bir iç çekiş sonrası "Yorucular." dedi sadece. Elindeki birayı bırakıp alçakta kalan sehpada duran sigara paketini eline aldı. Paketin karton kapağını kaldırıp Felix'e uzattı ve sordu:
"Sigara kullanıyor musun?"
"Ah, hayır." dedi Felix.
"İçsem rahatsız olur musun peki?"
Felix gülümseyip "Olmam." dedi. Sigaradan nefret ettiği ya da içmeyi denememişliği yoktu. Sadece sigara içecek kadar yetişkin hissetmiyordu kendini.
Hyunjin kutudan bir sigara çıkarıp dudaklarının arasına koydu. Gözleri sehpanın üzerinde çakmağına rastlamak üzere geziniyordu. Çakmağı bulduğunda senelerdir sigara içtiğini belli eder edasıyla yaktı sigarayı. Pembe dudaklarını aralayıp dumanı çıkardığında sigara denen illeti, bir zehri, özenilesi göstermişti.
Düşünceli geçen birkaç çekiş ve üfleyişten sonra dudaklarından dumanlar sızarken konuştu: "Her şeyden çok sevdiğim bir sevgilim vardı. Evlenelim istiyordum. Bil bakalım ne oldu." diye sordu Felix'e.
"O, ö-öldü mü?" Aklına başka bir şey gelmemişti.
Hyunjin odayı tok bir kahkahayla doldurup sigaradan bir kez daha çektikten sonra "Hayır." dedi. "Aldattı beni. Şimdi de nişanlı mı ne." Sigarayı bitmeye yakınken söndürüp bıraktı.
Hyunjin'in evlenmek istediği biri olmak ve onu aldatma cesaretini göstermek Felix'e absürd geliyordu. Kızları bir kez daha anlamadığını hissetti, Hyunjin'den daha iyi biri nereden bulunurdu ki?
"Üzüldüm, hyung." dedi pek de gerçek olmayan duygularıyla. Üzülmekten çok şaşkındı.
"Ben de üzülmüştüm ama geçti."
Felix kendini aniden eskileri düşünürken bulmuştu, sevgilisi hiç olmamıştı ama eskiden çok sevdiği özel birisi olmuştu. O birkaç kutu bira, odada gezinen sigara kokusu ve yanındaki adamın mükemmeliyeti vücudundaki enerjiyi sömürüyordu, tamamen sarhoştu.
"Benim de sevdiğim biri vardı bir zamanlar. Ama olmadı." dedi kutudaki son damlaları içtikten sonra.
"Neden?"
"Ablamın erkek arkadaşıydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shut-in ₪ hyunlix
Romance"Adam evden çıkmıyor. Çok bakma ve bir şeye burnunu sokmadan paketi teslim edip dön." demişlerdi.