07 : if it's you

131 12 4
                                    

Başkente geldiği günden beri geçinebilmek için gece gündüz çalışan Felix için para kazanmak zorunda olmadığı bu nadide gün, bu Pazar günü özeldi. Ancak bugünü özel kılan bir şey daha olmuştu; Hwang Hyunjin onu evine davet etmişti. Seul'deki ilk arkadaşı.

Siyah kot pantolon ve sıkıcı gri bir kazak. Kararsızlıkla geçen yarım saatin sonunda Felix'in giyebildikleri bunlardı işte.

Giyecek daha ilginç şeyleri vardı tabii, genç bir delikanlıydı sonuçta. Ancak bugün giydikleriyle ne çok uğraşılmış ne de çok baştan savma gözükmek istiyordu.

Sonunda pes edip ikisinin ortası olsun diye temiz ve düz giyinmeyi seçmiş, saçını da kendi halinde bırakıp Hyunjin'in evine yol almıştı.

Sokağın başından beri peşinde dolanan kahverengi bir köpek ile küçük evin önüne geldiğinde üstüne başına çekidüzen verip boğazını temizledikten sonra zile basmıştı. Köpek kapıyı aşındırıyordu.

Kapı açıldığında Hyunjin'in bakışları bir saniyeliğine Felix'te durmuş, sonra da eve girmeye çalışan köpeğe inmişti. Hyunjin cevap alamayacağını bilse de köpeğe konuşuyordu:

"Kkami, bugün olmaz. Misafirim var tamam mı?"

Bu öyle sevimliydi ki. Bir köpekle ciddi ciddi konuşan ve ondan masumca söz almaya çalışan Hwang Hyunjin çok sevimliydi. Sonrasında ise şaşırtıcı bir şey olmuştu. Köpek onu dinlemiş, arkasını dönüp kuyruğunu sallaya sallaya gitmişti.

Felix şaşkınlığını gizleyemezken sokağın girişine doğru iz süren köpeği işaret edip "Bunu nasıl yaptın?" diye sormuştu.

Hyunjin de buna alışkın olduğunu belli ederek omuz silkip "Bilmem," demişti. "Belki de karnını doyuruyorum diye sözümü dinliyordur. Yine de garip, değil mi?"

"Harikasın, hyung."

Duyduğuna hafifçe gülen sarı saçlı, kapının önünden çekilip kafasıyla içeriyi işaret etmişti:

"Donduk ya, gir hadi."

Felix botlarından kurtulup Cuma gününden tanıdık olduğu oturma odasına baktığında buranın geçen sefere nazaran daha farklı gözüktüğünü anlamıştı. Yatak özenle yapılmıştı, sehpanın üstü düzenliydi ve etrafta ne bir çöp ne de bir kıyafet vardı. Halının desenini ise ilk defa görüyordu.

Hyunjin, onun için ortalığı düzenlemişti. Ne zamandır ilk defa kendini değerli hissediyordu Felix, durmadan gülümsüyordu.

Davet beklemeden siyah çarşafla örtülmüş yatağa oturduğunda geçen seferki gibi utanmadan edememişti yine. Hyunjin'i abisi gibi görmüyordu, başından beri öyle görmemişti. Fakat bir umudu ya da kendisinden hoşlanacağına dair bir beklentisi yoktu. Hyunjin'in de erkeklerden hoşlanma olasılığı neydi ki?

Hyunjin bir çift terliği çocuğun ayağının dibine bırakıp yatakta oturarak ona eşlik ettikten sonra duvardaki saati gösterdi:

"Biraz geç geldin, üç olmuş bak."

Felix yanında oturup sitem eden adama bakamadan masumca elleriyle oynuyordu sadece. Utandığını belli etmeden konuşmaya çalışıyordu:

"Ne zaman müsait olursun bilemedim, sonra da seni arayıp sormak istediğimde numaranın olmadığını fark ettim," diyebilmişti.

Hyunjin bunun üzerine "Doğru," deyip avcunu açmıştı. "Telefonunu ver de numaramı kaydedelim."

Telefonunu Hyunjin'in avcuna bırakırken numarayı almanın bu kadar kolay olması Felix'i şaşırtmıştı. Böyle bir bahanesi olmasaydı birine asla "numaranı versene" diyebilecek biri değildi çünkü kendisi.

Hyunjin çocuğun telefonunu geri verirken parmakları bir anlığına Felix'inkilere değmişti, hiçbir şey olmamış gibi odadan çıkıp elinde pizza kutularıyla döndüğünde ise Felix hâlâ o dokunuşun etkilerini yaşıyordu. Çok genç ve çok tecrübesizdi.

Sarı saçlı adamın ince parmak uçları soğuk ve ferah hissettirmişti. Felix gelecekte o parmakları ısıtabilme şerefine erişecek tüm kızları ölümüne kıskanmıştı.

Farkına varmadan modu düşmüştü yine. Yüzü asıktı. Ne yaparsa yapsın kızlardan bir adım gerideydi. Pürüzsüz bir teni ya da yumuşak yüz hatları yoktu. Kocaman, kaslı bir erkekti. Hyunjin'in kardeşi ya da biraderi olabilecek bir çocuktu sadece.

Hyunjin, çocuğun dalıp gitmiş olduğunu gördüğünde ellerini Felix'in gözlerinin önünde aşağı yukarı sallayıp dikkatini çekmeye çalışmıştı:

"Hey? Maç başladı. Duyuyor musun beni?"

Felix, yüzünü Hyunjin'e dönüp donuk ifadesiyle "Hyung?" dedikten sonra sarı saçlı kaşlarını kaldırıp çocuğun ne söyleyeceğini beklemişti.

"Maç izleyesim kaçtı ya," demişti Felix.

"Peki. Ne yapalım?"

"Birbirimizi tanıyalım. Bana bir şeyler sor mesela."

Hyunjin bu fikri onaylayıp sormak için sorular düşünürken pizza kutularından birini açmıştı. Üstünde en çok sucuk olan dilimi Felix'e uzatıp kendine aldığı dilimden de bir ısırık aldıktan sonra aklına ilk geleni sormuştu:

"Sevgilin var mı?"

Bir anda gelen aşırı özel soru Felix'in pizzasında boğulmasına neden olurken Hyunjin gülerek çocuğun sırtına vuruyordu:

"İyi misin?" Gülmeye devam ederken de bardağa kola doldurup çocuğa içmesinde yardım etmişti.

"İyiyim de, ani oldu biraz. Şaşırdım."

Hyunjin gülmeye devam ederken sağ elini Felix'in dizine koyup konuşmuştu:

"Ne zamandır erkek muhabbeti yapmadım ve ne soracağımı pek bilemedim, kusura bakma."

"Çok da önemli değil. Sadece hazırlıksız yakalandım."

"Böyle olduğuna göre âşık falansın herhâlde."

Felix henüz erkeklerle ilgilendiğini söylemek zorunda değildi değil mi? Sadece bir sevgilisi olup olmadığı sorulmuştu.

"Sevgilim yok."

"Nasıl olmaz? Sevdiğin biri de mi yok?"

Sebebi ortadaydı ona göre. Felix erkeklerle ilgileniyordu ve düzenli bir ilişki istiyordu. Ancak eşcinsellerin gizlendiği bir toplumda internet dışında sevgili bulmak zordu. İnternettekiler de ne olduğu belli olmayan tiplerdi. Bu yüzden yalnızdı ama böyle hissetmek için ne kadar erken olsa da yanındaki adamdan umutsuzca hoşlanıyordu.

Ancak henüz kaynaşmaya başlamışken öyle bir şeyi anlatamazdı. Bu yüzden kendini köşeye sıkıştıran soruyu duymazdan gelip Hyunjin'e dönmüştü:

"Senin var mı, hyung? Yani—Sevgilin."

Bu bahaneyle Hyunjin'in hayatında birisi olup olmadığını öğrenmiş olacaktı.

"Sence?"

Felix buna cevap veremezdi. Yani, bu kadar yakışıklı birinin sevgilisi mutlaka olurdu. Ancak bunu söylerse kendini açık etmekten korkuyordu. Sessiz kalmayı seçmişti.

Hyunjin güldükten sonra kendini gösterip "Evden çıkmıyorum ben. İnsanlardan da rızasız temastan da nefret ederim ayrıca. Nasıl sevgilim olsun?" demişti.

Evden çıkmaması sevgilisi olmaması için bir engel değildi ancak insanlardan ve birilerine dokunmaktan nefret etmesi Felix'i ister istemez güvensiz ve biraz da burada olduğu için suçlu hissettiriyordu.

"Hyung, benden nefret mi ediyorsun?"

Hyunjin soğuk parmak uçlarıyla çocuğun saçlarını karıştırdıktan sonra cevabı "Hayır," olmuştu. "Senden pek nefret edesim gelmiyor. Sanırım—" aklına cümlesini tamamlayacak kelime gelmiyordu. Felix parlak gözlerle onu izlerken sonunda devam etti:

"Yani— sanırım, sen farklısın."

Shut-in ₪ hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin