Hayat.
İki hece,beş harflik koskocaman bir kelimeydi.Jimin için hayatın tanımını sorsanız spesifik olarak düzgün bir tanımlamama yapamazdı.Çünkü onun yaşantısı boyunca hayat denilen kapsamı geniş bu kelime güzel olan hiçbir eylem getirmemişti.Bilakis tam tersi ufak elleri arasında olan bütün umutlu beklentilerini de beraberinde kötüye sürüklemişti.Ama şimdi hayatın ne olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi.
Hayat Jungkook'tu.
Üniversite için başka bir şehre geldiğinde hayat hala kötüye gidiyordu.Büyük şehrin gürültülü karmaşsında küçük bedeni ve düşlerini kaybedip yitirmekten ölesiye bir endişeyle korkuyordu.Sonra bir gün şehrin bu tüm karmaşasında Jungkook'a rastlamıştı.Heybetli bedeni ile kimseyi umursamayan kendi halinde takılan bir adamdı.Jimin kalbinin varlığını elleri altına her zaman hissediyordu.Ama ilk kez dokunmadan kalbinin kuş gibi çırpındığını onun sayesinde anlamıştı.
Gerisi çorap söküğü gibiydi.Jimin'in hayatı hala aynıydı.İçki masalarından kalkmayan babası,varlığını hiç hissetmediği ama esefle özlem duyduğu annesi...Başını kaldırmaya vakti olmadığı bölüm dersleri ve hayal evrenine ilk adımını attığı romantizme dayalı akıl çelici kitaplar.Kampüs dışına çıkmaya korktuğu ürkütücü büyük şehir.Bir tek arkadaşlığına gönülden inandığı Hoseok hyungu.Ve aşkı ile tüm dengesini alt üst eden Jeon Jungkook.
Hayat onu gördükten sonra yaşanılabilir hale gelmişti omega için.Gizli saklı kalması gereken aşkı.Varlığı ile küçücük kalbine kocaman cüssesiyle sığmaya çalışan biricik aşkı Jeon Jungkook.Onu uzaktan izlerken hiçbir utanma belirtisi göstermiyordu.O antrenman yaparken,bazı günler kütüphane de ders çalışırken,büyük yemekhanede tabiltodutunda ki yemeğini yerken,kampüste ki küçük kafelerde sıcak şekerli kahvesini afiyetle yudumlarken,sırf Jungkook gireceği için seçtiği bölümü ile alakasız seçmeli dersler ve daha niceleri...
Hayat.
Evet hayat daha anlamlı haldeydi işte şimdileri.Çünkü Jimin'in artık bir amacı vardı.Bilirsiniz yaşamının belirtisi yalnızca ciğerlerimize ulaşan oksijen değerince biçilmiyordu.Yaşamı etkili hale getirebilecek amaçlara da ihtiyacı vardı insanın.Bu bir tanrıya inanmak olsun,ebeveynler olsun,arkadaşlık olsun ya da güzel bir aşk olsun.Jimin'in hayatını etkin hale getiren yegane şey ise aşktı.
Hayat işte şimdi Jungkook'tu.
Bu kocaman terimin içine küçük yumru büyüklüğünde ki kalbine onu sığdırarak hayatını Jungkook yapmıştı.Zerre pişmanlık duyduğunu düşünmüyordu.İşte şimdi hayatı daha da anlamlı kılınır olmuştu.Tam dudaklarının üzerinde nefeslenen adam ona gerekli yaşamı vaad ediyordu.Gözleri kapalı halde dudaklarına yapılan yumuşak baskılar kanını kaynattırıyor damarlarında ki akışın alev topları halinde büyüyerek akmasına sebep oluyordu.
Boynuna doladığı elleri heyecan içinde titrerken belini okşayan büyük elin varlığı daha da heyecan yapmasını sağlıyordu.Tanrı aşkına Jeon Jungkook aşk itirafı yapması yetmezmiş gibi üstüne birde dudaklarının üzerinde kendisini hissettiriyordu.Jimin'in zavallı kalbi kan pompalamaktan işlevsiz hale gelecekti.
Küçük ama etkisi büyük aşk dolu bir öpücüğü saniyeler içinde ama onlara göre asılar süren dakikalarla böylece dudakları arasında paylaşmışlardı.Üstlerine yağan kar tanelerinin soğukluğunu ensesine değip erimesinden anlıyordu Jimin ama hiç üşümüş hissetmiyordu.Tam tersi alev alev yanıyordu.
İlk çekilen delta olmuştu.Yavaşça dudaklarını çekerken hafif gülümseyerek küçük bedenin rüzgarda çırpınan yaprak misali titremesini görmüştü.Ellerinden bir tanesini kızarık tombul yanağa çıkartarak okşaya okşaya göz kapakları üzerine geldi .