Tüm hücrelerinde bile hissettiği minik kelebekler ile lapa lapa yağan kar tanelerinin altında attığı ufak adımlarla sekerek yurduna doğru ilerliyordu.İçi içine sığmıyordu Jimin ve omegasının.
Olduğu yerde durup yüzüne düşen karlar ile etrafında dönerek mutlulukla kahkaha atmıştı.Çılgıncaydı resmen!Tanrı aşkına küçük kalbi göğüs kafesini delmek istercesine gümbürdüyordu.Karanlığın gölge gibi çöktüğü kampüste sokak ışıklarının aydınlattığı kadarıyla yolda delirmiş gibi gülüyor ve tam tur dönüyor arada ellerini kullanarak ufak alkışlarının boş kampüsü çınlatmasına müsade ediyordu.Çok mutluydu!Sımsıcak hissediyordu şu anda kışın ortasına tezat bir şekilde.
"Tanrım aklımı almış olamazsın değil mi?"
Gülüşlerinin arasından yalnızca kendisinin duyabileceği bir ses tonu ile konuşmuştu.Dönerken dengesini kaybedip düşecekti ama hızlıca kendisini toparlayarak küçük kıkırtılarını bıraktı.
"Ay düşüyordum ya."
Minik elleri ile ağzını kapatarak şirin bir kahkaha daha attı.Pekala bu küçük görüşürüz kelimesinde bile aklını yiterecek düzeye gelmişti.İlerisinde eğer aralarında gerçek romantizm adına bir şeyler yaşanırsa Tanrı Jimin'in işte o zaman yardımına kesin suretle koşmalıydı.
Biraz daha soluk ışıkların altında yavru kurtlar gibi oynaşmış kendi kendine ve yanında geçip kendisine garip bakışlar atan bir kaç öğrenci yüzünden hareketlerine son vermişti.Hem soğuktan hem de utançtan kızaran yanakları ile gülüşünü gizlemeye çalıştığı dudaklarına eziyet ederek yurduna doğru yürümeye başladı.Bu kadar sevinç gösterisi şimdilik yeterliydi.Birazınıda odasında yatağında tepinerek gösterebilirdi.
Sakince atmaya başlayan kalbi ile görüş açısına omegaların kaldığı büyük yurt girdiğinde otomatik kapıya adımlamıştı ki ondan önce birisi davranarak kapının iki yana kayarak açılmasını sağlamıştı.
Jung Hoseok.
"Jimin..."diye tüm sesini kullanarak çığlık atarak abartılı bir şekilde kollarını salladı."Jimin sana mükemmel bir haberim var!"Bağırdığından ötürü korkan Jimin bir kaç adım geriye gitmişti.Yine de bu kendisine son sürat koşan diğer omeganın bedenine çarpmasına engel olamamıştı.
İkiside çarpışmadan dolayı hafifçe yalpalayıp gerilemişlerdi.Hoseok sertçe çarptığı için acıyan kafasını ovuştururken Jimin dengesini sağlamış ve arkadaşına bakmıştı.
"Hyung iyi misin sen?"Merakla sormaktan kendisini alamamıştı.Eğilip arkadaşına bakacakken diğeri dizleri üzerinde doğrularak şen bir kahkaha atmıştı.Jimin ise belerttiği irisleri ile şaşkınca bakakalmıştı.
"Tanrı aşkına!Pamuğum bir anda öyle karşıma çıkınca şey oldum işte...Neyse boş versene."Doğru kelimeyi bulamadığı için geçiştirmek için elini sallamıştı.
"İyi olduğuna emin misin hyung?"Hala merakla bakarken iyi olup olmadığını gözleri ile tartıyordu Jimin.Fazla garipti şu anda Hoseok sakin kişiliğinin aksine.
"Fazlasıyla iyiyim pamuğum."İyi olduğunu göstermek için genişçe gülümsemiş ve olduğu yerde bir kaç defa zıplamıştı.Eh başının ağrısını henüz atlatabilmiş değildi yine de çok belli etmemeye çalıştı.
"Pekala böyle koşturmana sebep olan şey nedir?"
Sorduğu soru ile yüzünde aydınlanmış gibi bir ifade geçmişti.Yerini koruyan güzel tebessümüyle yeni fark ettiği davet zarfına benzeyen kağıtları büyük bir çoşku ile göstermişti.
"Babamdan senin için davet mektubu aldım."
Zarfı Jimin'in gözüne sokarcasına sallarken kafasını geriye çekerek kaşlarının çatılmasına engel olamamıştı."Ne daveti ne mektubu hyung?"