Merhabalar, yarın gece yolda olacağımız için şimdiden bölümü paylaşıyorum.
Yolculuk İstanbul'a...
9 Kasım Cumartesi Günü Saat 14.00 de
Salon 4 Stand 440 da Lapis Yayınları Standında sizleri bekliyor olacağım.Kitap sınırı yok. Yani Efsane ve Esmerim kitaplarını da lütfen getirin imzalayayım. Kitabınız yoksa da gelin tanışalım, kucaklaşalım.
Cumartesi günü saat 12'ye kadar internet üzerinden satışı devam edecek Adınıza imzalı hemdem kitabı duyurusunu da yapayım.
Lapis Kitap sitesinde satışta olan isme imzalı hemdem yazan kısma tıklayıp, sipariş oluştururken kitap kimin adına imzalansın istiyorsanız o ismi yazıyorsunuz. Ben de İstanbul'a girmişken imzalıyorum.
İmzalı kitap satış linki instagram hikâyelerimde mevcut. Unutmayın 9 kasım cumartesi günü saat 12 ye kadar sipariş oluşturmanız gerekiyor.
İstanbul imzasına gelebilenlere de küçük hediyelerim olacak. Dilerim nice şehirde bir araya gelir ve tanışırız. Çokça öpüyorum.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın dostlar.
###
Helen
İlk şoku atlattıklarında Helen yere uzanıp, bacaklarını karnına çekmiş, kollarıyla sararken ise başını Süleyman'ın bacağına koyup gözlerini kapamıştı. Yıllar sonra yaşadığı bu olayın şokunu öyle kolay atlatamayacaktı belli ki. Çünkü bedeni garip bir gevşeme yaşamış, duyguları alt üst olmuş, hâliyle de yorgunluk hissi her yanını sarmıştı. Saçlarında gezen elin şefkatini içten bir minnetle kabul edip usulca soluk alırken onu duydu.
"Uyumak ister misin?" Helen başını evet der gibi sallayıp daha da sıkı sarıldı kendi bedenine. Daha da ufaldı, küçük bir top gibi oldu. Adamın bir eli de sırtını sıvazlamaya başladığında gözlerinden yaşlar süzülüverdi.
"Ben buradayım. Yanındayım. Korkmadan uyuyabilirsin." Başını yine yavaşça sallayıp öylece yatmaya devam etti. Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu ama üstüne yattığı omzu ağrımaya ve uyuşmaya başlamıştı. Kollarıyla sardığı ve sıkıca tuttuğu bacakları da pek iyi durumda değildi.
Sırtüstü dönerken bacaklarını ve kollarını gevşetti. Sırtı toprakla buluştuğunda ise tamamen ayırdı onları. Yavaşça esneyi sızlayan kaslarını rahatlatmaya çalışırken saçını okşayan el hâlâ işine devam ediyordu. Adamın insanı sarıp sarmalamaya hazır bir tarafı vardı sanki. İçinde nasıl bir sevgi, nasıl bir şefkat varsa sonu yokmuş gibi hissettiriyor, o sevgiyi, şefkati veriyordu kendisine.
Kendisine veriyordu... Bunun ne kadar kıymetli olduğunu birkaç saat önce arabada konuştukları zamanki sözlerinden anlıyordu Helen. Hak etmeyen kimseye bu duygularını gösterme, verme demişti. Süleyman yaş olarak kendisinden büyüktü, görmüş geçirmişliği daha fazlaydı. Şuna hiç şüphe duymuyordu ki bu adam çatık kaşlarının altında sakladığı duygularını, neşesini, kahkahasını, şefkatini ve sevgisini hak etmeyen kimseye vermezdi.
Helen kendini şanslı hissetti. Kıymetli hissetti. Olay ânından sonra hiçbir şey sormamış, kendisini asla sıkıştırmamış, bunaltmamıştı. Sadece yanında olmuş, yanında durmuştu. Yan yana geçirdikleri saatlerde de hiçbir zaman konuşamamasıyla ilgili nedenleri sormamıştı. 'Doğuştan mı yoksa sonradan mı oldu?' Gibi sorularla özel hayatına izinsiz girişler yapmamıştı.
Hatta sesi çıktığında ne kadar şaşırdığını gözleriyle görmüştü Helen. Muhtemelen bu durumun doğuştan geldiğini düşünüyordu ama ses çıkarınca neye uğradığını sapıtmıştı. O zaman bile kısa birkaç soru dışında hiç soru sormamak, merakına rağmen susmak kolay olmasa gerekti. Ama adam yine kendini tutmuş merak ettiği soruların cevabını zamana bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ZAMBAK - Tuğra&Helen
Fiksi UmumLütfen Dikkat! Bu hikaye Yalın Serisi'nin üçüncü kitabıdır. Hikayeyi anlayabilmek adına ilk iki kitabı okumanızı tavsiye ederim. İlk kitap Efsane, ikinci kitap ise Esmerim'dir... Sevmek Zamanı ise Yalın Serisi'nden tanıdığımız çocukların derlendiği...