Araf Gerçeğimsileri

Başlamadan önce

Muazzam sürükleyici hikayemi anlatmadan önce, "Araf ta nedir?" sorunuza cevap vermeliyim yoksa her şey çok anlamsız gelir. Araf tezatlıklarla ve tehlikeyle dolu iğrenç bir diyardır. Tüm varoluşta olabileceğiniz, en olmamanız gereken yerdir. Araf her yanıyla sonsuzdur (Bu sonsuzluk çoğu âlimi delirtmiştir). Kuralları olan ama bu kuralları sadece kırmak için kuran bir diyardır. Koca bir soru işaretidir. Araf hiç belli etmese de dengesi olan ama aynı zamanda tamamen dengesiz bir diyardır. Hayal edebileceğiniz biraz ötesinde. Ayrıca Araf'a birçok âlimin "Varoluşun göt deliği" dediğini de bilin (Bu en iyi ve en kısa açıklamadır). Araf hakkında diğer 'şeyleri' ve gerçeğimsilerini ilerleyen vakitlerde anlatırım. Hepsini bir anda anlatmam hem sıkıcı hem de kafa karıştırıcı olabilir. Bu bilgiler Araf'a olan beklentinizi ayarlamış olmalı.

Asıl hikâyeden önce, ben kimim? Sorusuna da kısa bir cevap vereyim. Gözcüyüm; en öteleri, yakınmış gibi gören bir gözcüyüm. Diğer canlıları pek andırmam, ben daha çok canlımsıyım. İlerde nerede, ne olduğumu bileceksiniz ama asla gerçekten "ne" olduğumu bilemeyeceksiniz. Sizin diyarınızda benim gibiler hiç var olmadı da ondan. Kısa keseyim, sıkıcı oluyorum yoksa. Sadece olağan üstü bir canlımsı olduğumu bilin yeter şimdilik, geri kalan her yanımı zamanla fark edeceksiniz.

Asıl adamamızdan da hemencecik bahsedeyim ki, karmaşıklık olabildiğince çözülsün. Tüm hikâye; orta yaşta, zayıf, hasta ama tecrübeli bir gezgin hakkında (Üzgünüm adını unuttum, ileride hatırladığımda söylerim). Kendisi yurdundan kovulduğu için çok uzun zamandır Araf'ta geziyor. Araf'ta gezinmenin verdiği tüm duyguları yaşamış bir kişi. Çokça kayıp bir insandır. Sadece yer olarak kayıp demiyorum, aklında da kayıptır. Hatta çoğu zaman, zamanda da kayıptır. Neyin ne zaman yaşandığını veya hangi anı yaşadığını çoğu zaman bilmez. Neyse ne! Sanırım verdiğim tüm bu bilgilerle sizi hikâyeme dahil edebilirim. Görüşmek üzere dostlar, bu bölümlük bu kadar.