yapboz parçaları /7

17 0 0
                                    

   jungkook, jin, hoseok namjoon ve eşi düzenli ve iştah açıcı yemek masasına bakıp kendileri için ayrılan kısma oturdular. melekler ve şeytanlar eskiden ayrı otururlardı fakat yeni düzene göre karışık oturabilirlerdi. bu da jungkook'un oldukça işine gelmişti, belki meleği onun yanına otururdu. herkes tek tek gelmeye başlayınca, hafif bir müzik çalmaya başladı. 

"ah jungkook, şu tavuğun güzelliğine bir bak onu midemde istiyorum dostum." hoseok jungkook!la şakalaşmaya başlamıştı, çünkü genelde joon'a çatsa da şuan eşi yanındaydı ve dayak yemek istemiyordu.

"hoseok, asıl elmaların parlak kırmızı yüzeyine bak. benimkinin dudakları da o renk.."

"nasıl bağladın ikisini aptal."

"sensin aptal! gördük o kız hakkında dediklerini."

"öyle mi? neymiş o aptal balık??"

"ahh, chayeong o tıpkı birr elmas gibi parlıyor. gözleri tanrım gözleri beni öldürüyoo-"

"kapa çeneni ahmak herif. anladık iki dakika takılamıyoruz sana da."

"of alınma hemen bee."

jungkook, hoseok ile şakalaşırken yanına oturan kişiyle ilgisini oraya çekti. ama bu jimin değildi, herhangi bir adamdı. gözleri masanın etrafını aradı, onu bulabilmek için. işte  o sırada tam karşısına oturdu jimin onun, jungkook resmen kutsanmıştı onu görünce. bembeyaz ışıltı içinde karşısındaydı birtanesi. baştan sona süzdü güzelce, resmen günden güne güzelleşiyordu bu çocuk. o an gerçekten emin olmuştu jumgkook, gördüğü en güzel oğlan oydu. evrenin en güzel oğlanı... sonra başka bir detay dikkatini çekti, jimin'in yanında da geçen günlerde birlikte olduğu çocuk. siktir dedi içinden jungkook, berbat bir durumun içindeydi şuan.

.     .     .     .     .      .     .

jimin, yoongi ile şakalaşarak seçtiği yere oturdu. yemekler, müzik, ortam harikayd- hayır o da ne? peşini bırakmayan o şeytan bozuntusu. ismi neydi diye sordu kendine jimin, sonra hiç sormadığı geldi aklına. bir ara sormalıyım  diye düşündü. şuan ona bakmaktan çok vücuduna baktığını gördü, ah inanamıyorum. aklı hep mi orada cidden?

sonra yerleştiler ve son birkaç kişi de gelip oturdu yemek birazdan başlayacaktı. yoongi, jimin'e yaklaşıp kulağına birşey söylemeye hazırlandı. parmağı jungkook'u gösterdi, fakat o cümlesini söylemeye başlayacakken jimin'in omzuna biri dokundu ve o yöne dönmesini sağladı. bu kişi geçen gün çarptığı melekti. 

"selam! seni burada görmeyi beklemiyordum jimin. çok tatlı olmuşsun" deyip, jimin'İn birşey söylemesine fırsat vermeden elini nazikçe tutup küçük bir buse kondurdu. bunu yaparken degöz temasını bırakmıyordu. neden olduğunu bilmediği bir nedenden dolayı jimin'in içi kıpır kıpır olmuştu. karşısındaki kibar adam ona gülümseyince aklını başına toplayıp konuşmaya başladı.

"şey.. çok teşekkürler hyung. herkes çok güzel bugün."

"diğerlerine bakmadım bile, gözlerimi nedensizce sizden ayıramıyorum." jimin, ona karşılık olarak iltifat etmeye çalıştı ama kafası karışıktı, bu adam çok kibar ve yakışıklıydı.

"efendim, ben ne desem bilmiyorum genelde pek iltifat almam çok üzgünüm. kusuruma bakmayın lütfen.."

"ah o kadar naifsiniz ki, inanın hiç sorun etmedim. aksine bana içinizden geçeni anlatmanız ruhumu okşadı, lütfen sizli bizli konuşmayalım. sizinle samimi olmayı çok isterim." 

jimin, samimiden kastını pek anlamadı ama belki de arkadaş olamk istiyordur diyerek kabul etmeye karar verdi. o an gözleri onlara bakan iki çift alevli göze takıldı, masanın diğer tarafında resmen delip geçen sinirli bir bakış vardı. şu şeytan... anlaşılan hyungu ve onun hareketleri hoşuna gitmemişti. garip bir şekilde bu jimin'e zafer kazanmış gibi hissettirdi. gözlerini tekrar karşısında ki beyefendi kelimesinin vücut bulmuş haline çevirdi. o şeytanın ikisini görmesi bir yana cidden bu adamda birşeyler vardı ve ona daha yakın olmak istediğine kanaat getirip cevap verdi.

"evet, lütfen resmiliği bırakalım, hyung."

"güzel, çok güzel. hem sen hemde o şirin sesinle bana söylediğin kelimeler.."

"bu kadar iltifatı yasaklıyorum amaa.."

ikisi gülüşmeye ve sohbet etmeye devam ederken, jungkook'un içinde ki kıskançlık çığ gibi büyümüştü. zaten jojo ile aralarında ne var diye kendini yiyip bitiriyordu, o da yetmezmiş gibi bu iyilik meleği çıkmıştı yoluna.jimin'e dokunmuştu, üstüne üstlük elini öpmüştü kim olsa bu hareketten etkilenmezdi ki? demek ki bazı tavlama teknikleri benziyordu ikisinin. ama bu oyunu jungkook kazanacaktı, kazanmak için herşeyi yapacaktı en azından.

"ah bee, seninki başka biriyle mi birlikteymiş. olsun be kook sana sarışın, melek gibi yüzü olan, güzel kokan, naif, şeker gib renkli ve yumuşacık saçlı güzellik algısının vücut bulmuş hali gibi başka bir oğlan mı yok tanrı aşkına?.... aa dur yok."

"hoseok... bu kelimeleri senin kıçına tek tek sokup. bir güzel lambaya oturtmamı istemiyorsan kapa çeneni ahmak."

"tamam ya ne dedik."

"tanrım resmen bütün yemek boyunca bunların ucuz sohbetini mi izleyeceğim ben? zehir edicekler bana sofrayı."

jimin ve taehyung çok iyi anlaşmışlardı, oldukça fazla ortak yönleri vardı bu pek jimin'in karşılaşacağı bir durum değildi. 

"aman tanrım! bende caz müziğe bayılırım jimin."

"bir de kitap okumak, ayrıca kahve soğuk ya da sıcak, onun dışındaaa çilek ve çilek aromalı şeyler-"

"ÇİLEKLİ SMOOTHİE"

"TAM ÜSTÜNE BASTIN HYUNG"

"ahahah seninle nasıl daha önce karşılaşmadım anlamıyorumm o kadar eğlencelisin ki tae."

"sende jimin, çok iyisin.. ve güzel. ah bak yemek saati geldi herkes gibi bizde başlayalım hadi, afiyet olsun."

"sana da hyung."

.     .     .     .     .     .     .     .     .     .     .

herkesin yemeğini yedikten sonra çıkarttığı gülüşmeler ve sevinç nidaları kalabalığın sesini oluşturdu. jimin yemek boyunca yoongi'yle ve hyunguyla sohbet ederek geçirdi, jungkoook ise olanları izleyip kafasında ki yapboz parçalarını birleştirmeye çalıştı ama son günlerde çok şey olduğu için biraz yorulmuştu. 



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Benim Birtanem.jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin