1x

6.9K 208 14
                                    

Pedallarla oval çizerken derin nefesler alıyordum. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur sebebiyle sırılsıklam olmuştum, gecenin geç saatleriydi. Siyah saçlarım kabarmıştı, yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına ittim. Kesinlikle tanrı benden nefret ediyordu.

Aniden vitesin atması ve bisikletin kontrolden çıkmasıyla bisikleti durdurdum. Bisikletimden inerek bisikletimi kaldırıma yasladım ve kaldırımın kenarına oturdum. Ellerimi uzun düz saçlarımın arasına geçirdim ve  ağlamaya başladım. Neyse ki göz yaşlarım yağmurdan belli olmuyordu, hıçkırıklarım gök gürültüsüne karışıyordu. Çıldırmak üzereydim. Evden metrelerce uzaktaydım. Ailem telefonumu almıştı, bu yüzden şuan onlarla iletişime geçemiyordum.

Farları fark ettiğimde göz yaşlarımı durdurmaya çalışarak bisiklet yolunu terkedip yola yaklaştım ve elimi arabaya doğru salladım. tekrar yüzüme gelen saç tutamını inatla kulağımın arkasına itekledim, araba biraz ilerimde durdu. Arabadan siyahlar içerisindeki biri indi.

İleri derece miyop olduğum için tam olarak göremiyordum, keşke siyah kemikli gözlüklerimi taksaydım. Yavaş adımlarla bana yaklaştı " Senin gibi küçük bir kız bu saatte burada ne arıyor?" diye sordu, sesi gereksiz bir şekilde sinirle süslenmişti. " Eve gitmek için otostop çekiyorum?" dedim sorarcasına. Onu ilgilendirir miydi?

" Ve birinin seni yatağına almak yerine seni sıcak ve sevgi şelalesi evine bırakacağını düşündün?" diye sordu alaylı olmasına karşın aynı sinirli tonda. Histerik bir kahkaha attım " Orası dediğin gibi ' sıcak ve sevgi şelalesi' değil, orası cehennemin ateşe en yakın katı" dedim. İnsanların fikir sahibi olmadıkları şeyler hakkında yorum yapması.. cidden beni sinirden ölecek seviyeye getiriyordu " Ayrıca başka şansım yok ve bu seni hiç ilgilendirmez".

Yağmurlu yolda ondan uzaklaşarak farları sayesinde farkettiğim arabaya el salladım fakat durmadı. " Ne yapıyorsun?" diye sordu " Otostop çekiyorum?" dedim tersçe. 

" Pekala. Başına her şey gelebilir, biliyorsun değil mi?" diye sordu. " Bunun gibi konuşuyorsun ama senin bana bir şey yapmayacağından nasıl emin olabilirim ki?" bıkkınca bir nefes verdim " Eve gitmeliyim. Ciddiyim, buna zamanım olduğunu düşünmüyorum" dedim, kesinlikle zamanım yoktu. Eve gitmeli ve biraz şiddet görüp odamda ağlamalıydım.

" Ben öyle bir şey yapmam" dedi sertçe, en az benim kadar ıslanmıştı " Arabaya binmeye ne dersin?"

" ánemos'a ne olacak?" diye sordum arkamı dönerek bisikletime baktım. Lanet okuduğunu duydum. Hızla bisikletime ilerledi, oturak kısmını ve direksiyon demirini tutarak arabasına ilerledi. Bagaja rastgele yerleştirirken " Hey!" diye seslendim, ánemos benim için çok değerliydi. Kaçmam gerektiğinde bana yardım ediyordu, ilk defa beni yarı yolda bırakmıştı yine de ona kızmamıştım, çünkü o benim tek arkadaşımdı.

Onu izlemeyi bırakarak arbaya ilerledim ve arka koltuğa oturup cam kenarına sindim. O da hızla arabaya bindi ve arabayı çalıştırdı, aynadan gözlerini benimkilere kenetlemeye çalışarak " Evin nerede?" diye sordu. Gözleri elaydı. Çok yakışıklıydı, uzaktan bunu farkedememiştim ama şimdi yüzünün bir heykelinki kadar mükemmel olduğunu görebiliyordum. Yine de şuan düşünmem gereken tek şey evimin yolu olmalıydı.

Ev kavramı benim için ailem dediğim insanlarla beraber yaşadığım binanın çaprazındaki Gorfuelp'in en ünlü çiçekçisi Haruvolie'ydi. Aradığınız her cins ve renk çiçeği bulabileceğiniz bir çiçekciydi. Her gün Bay Fungus'un yanına gider ve ona yardım ederdim.O da her gün bana tür tür çiçekler verirdi. Yine de ona bir çiçekçi adresi verirsem beni yetimhaneye götüreceğini düşündüğüm için ona lanet aile apartmanımızın adresini verdim ve yol boyu cama çarpan yağmur damlalarını izledim.

x

Arabayı apartmanın önünde durdurduğunda yağmur çoktan durmuştu. Saçlarım arabanın ısıtıcısının yardımıyla biraz kurumuştu ama hala nemliydi ve arabadan indiğimde üşüdüm. Benim gibi arabadan inip bagaja ilerlediğinde onu takip ettim. ánemos' u arabadan çıkardığında hafifçe öksürerek boğazımı temizledim " Küçük bir iyilik isteyebilir miyim?" diye sordum " dene" diyerek cevapladı.

" ánemos' u şuradaki çiçekçinin bahçesine götürmeme yardım eder misin?" diye sordum. Pembe alt dudağını ağzının içine yuvarlamış konuşmam boyunca dudaklarımı izlemişti. Beni başıyla onayladı. Bisikletimin, bisiklet yolunda yaptığı gibi oturak kısmını ve direksiyon demirini tutarak Haruvolie'ye ilerledi ben de yanından yürüyerek ona eşlik ettim.

" Adın ne?" diye sordum.

" Zayn." dedi "Zayn Malik, senin adın ne minik?" diye sordu. Minik? Cidden mi?

" Sopie Yuohomi" dedim " ama Pie diyebilirsin"

" Kısaltmaları sevmem Sopie" dedi biçimli kaşlarını kaldırıp adımı bastırarak. " Ayrıca turta nasıl bir isim kısaltaması" dedi hafifçe gülümseyerek. Dudaklarımı birbirine bastırıp omuz silktim, bununla alay etmesinden hiç hoşlanmamıştım.

Haruvolie'nin bahçe kapısını açtım ve içeri girmesini bekledim. Bisikletimi duvara yasladı ve bana doğru ilerledi, beraber geldiğimiz yolu geri dönerken boyunun ne kadar uzun olduğuna dikkat ettim. Lanet olsun kısa boylu olmak.

Arabasının yanına geldiğimizde ondan uzaklaştım " Her şey için teşekkür ederim Zayn" dedim

" Teşekkür etme. Ben karşılıksız bir şey yapmam, minik" dedi. Bu da ne demekti şimdi? Karşılık derken neyden bahsediyordu? Ayrıca iyilik yapmanın püf noktası karşılık beklememek değil miydi? 

" Uhm, Pekala." dedim ileri geri yerimde sallanırken, tereddütlü bir sesle.

Şoför koltuğuna ilerleyip kapıyı açtı arabanın üzerinden elini kaldırdı " Sonra görüşürüz Sopie" dedi. Bunu bir veda cümlesinden çok uzak bir şekilde söylemişti. Sanki gerçekten tekrar görüşecekmişiz gibi.

" Görüşürüz?" dedim bende elimi kaldırarak, tereddütlü bir sesle. Sonra arabasına bindi ve uzaklaştı.

Ben de cehenneme ilerledim.

Dün gece yağmurda sırılsıklam olacak kadar bisiklet sürdükten sonra aklıma böyle bir kurgu geldi

Umarım okursunuz


Bicycle :: Zayn MalikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin