Burnumun ucunda hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi hızla araladım. Zaten derin uyku sahibi birisi olmamıştım hiçbir zaman, bunda babamın payı da büyükdü. Annem iki sene öncesinde bana babamdan gizlice mektup ve para yollardı. Mektupları hiçbir zaman okumazdım, parayı ise okuma kitaplarına harcar tüm kitapları annemin mektuplarıyla beraber bazamın altına saklardım.
Taki bir gün babamın içinden odamı karıştırmak için gelene kadar. Harcamalarımdan artırarak biriktirdiğim tüm parayı almıştı. Harovlie'den eve döndüğümde beni dövmüş ve kitaplarımın bazılarını yırtmış ve sayfalarını odama saçmıştı. Mektupları da o günden sonra görmemiştim.
Bu kötü anıyı zihnimdeki diğer anıların arasına itekleyerek karşımdaki surata baktım. Çenesini kaldırmış baygın bir şekilde bana bir çift yelpazeyi anımsatan uzun kirpikleri eşliğinde suratımı inceliyordu, yeni uyandığım için kupkuru olan dudaklarımı dilim yardımıyla ıslattım " Fırsatçı olan kimmiş?"
Bakışları dudaklarıma kaydı " Ben, kesinlikle benim"
Kıkırdadım, karnım hala biraz ağrıyordu. İstemsizce kaşlarım çatılmıştı, karnımı kasarak ağrıyı görmezden gelmeyi denedim ama beni yakalamıştı. Çeneme bir öpücük kondurdukdan sonra " Sana sıcak su torbası ve kalın kazaklarımdan bir tane getireyim" dedi. Dudaklarımı birbirine bastırarak başımla onayladım onu. Büktüğü işaret parmağıyla yanağımı okşadıkdan sonra gülümseyerek odadan çıkdı.
Bana değerli hissettiriyordu, bu duygu bana çok yabancıydı. Sonuçta beni ne annem seviyordu ne de babam. Dünyada yapayalnız minik bir kız çocuğundan fazlası değildim. Yanmaya başlayan genzimi ve dolan gözlerimi umursamamaya çalıştım. Karşımdaki koca camdan dışarıya baktım. Yağmur taneleri sessizce cama vuruyordu, gülümsedim. Yağmuru severdim, daha doğrusu yağmurda bisiklet sürmeyi. Babam telefonuma el koyup onu satmadan önce yağmurda şarkı dinlemeyi de severdim, derin bir nefes saldım havaya " Beni mi özledin? Bu kadar çabuk mu?"
İrkilerek, gülümseyen Zayn'e çevirdim kafamı gülerek " İnce hastalığa yakalandım yokluğunda, yatakdan kalkamayacak durumdayım"
" Yatakdan kalkamama sebebin farklı da olabilirdi gerçi ama aşağı hatlarda sıkıntı yaşıyorsun ne yazık ki" dedi oyuncu bir ifadeyle. Yanaklarım ısınmıştı ve oldukça utanmıştım, başımın aşağısındaki yastığa yüzümü yerleştirdim ve " git buradan sapkın" diye bağırdım " cehennem zebanileri kamçılamak için bedenini bekliyor"
" Eh! Cehenneme gideceksem ve zebaniler tarafından kamçılanacaksam buna değecek sapkınlıklar yapsam iyi olur, ne dersin?" Dedi yüzüme yerleştirdiğim yastıktan kurtulurken.
" Hiç iyi şeyler demem açıkcası bayım" dedim ve yastığı benden kurtarmak için davranırken komodine bıraktığını düşündüğüm sıcak su torbasını alacağım sırada su torbasını elimden aldı ve dolabına ilerledi. Homurdandım.
Az sonra kalın toprak bir kazak ve su torbasıyla yatağa döndü ve eski yerine yerleşti " kollarını kaldır bakayım küçüğüm" dedi. Bugün farklı davranıyordu. Oyuncuydu ve özellikle mutlu olmam için çabalıyor gibiydi. Başımı olumsuz bir şekilde salladım " ben halledebilirim"
Gülümsedi " ama ben halledeceğim, şimdi kollarını kaldır"
Üzerimdekini çıkararak yan tarafına bıraktı ve kazağı alarak giyinmemi sağladı, az sonra saçlarımı kazaktan kurtardı ve saçlarıma bir öpücük kondurdu " Şimdi ben kahvaltıyı hazırlayana kadar dinlen bakalım miniğim, iyi uykular"