minho, kuliste sohbet eden arkadaşlarının arasından kalktı ve cam kenarında sessizce oturan jisu'nun yanına oturdu."gerçekten hayretler içerisindeyim, adam öldürsen kimsenin ruhu duymaz." dedi avuç içindeki altına bakarak. jisu güldüğünde karşısındaki çocuğun gözlerinin içine baktı.
"öldürdüğüm kişiye bağlı. bir cinayet işleyeceksen her detayı dikkatlice incelemen gerekir, değil mi?" jisu hâlâ minho'nun gözlerinin en dibine bakıyorken minho, ne demek istediğini anlamayarak gözlerini kaçıran taraf olmuştu.
jisu çocuğun bu hareketine gülerken başını diğer tarafa çevirdi.
"korkma, katil değilim." minho, kızın dediğine güldü.
"ben, senden mi korkacağım?" göz devirdiğinde jisu minho'ya dönüp kaşlarını çattı. uzun kırmızı saçlarını yanındaki çocuğa savurduğunda ikisi de gülmüştü, chan'ın kendilerini izlediğini bilmeden.
gülüşmelerinin arasında diğerlerinin sohbeti dikkatlerini çekerken, ciddileştiler.
"biz, chaeryeong ve ben, savaşta yaralananlardandık. ikimiz çocukluk arkadaşıyız. aldığımız darbeler yüzünden kımıldayamaz haldeydik, diğerleri gelene kadar tabii. bizi kurtardılar, onlarla orada tanıştık." son cümlesini söylerken gülümsediğinde, aynı zamanda gözleri hemen dolmuştu yuna'nın.
"gerçekten ülkenin şu anki durumunu çok merak ediyorum. hâlâ orada yaşayanlar var." jeongin'in söylediğini herkes onaylarken bir süre sessizlik oldu. herkes birbirini tanımaya çalışıyordu, pek sevmiş sayılmazlardı aslında birbirlerini, fakat ülkede kendileri dışında koreli bulabildikleri için çoktan güvenmişlerdi birbirlerine.
felix, aklına takılan soruyu sordu. "nasıl geldiniz buraya peki?"
jisu tepkisizken, ryujin başını eğdiğinde diğerleri birbirlerine baktı. yeji, derin bir nefes alıp konuşmaya başladığında ortam daha da ciddileşmişti.
"yuna ağır yaralıydı. lia, tıp öğrencisiydi kore'deyken, yuna'yı tedavi etti ve iyileşmesini bekledik." konuşmasını yarıda bırakıp yutkundu.
"devam etmek zorunda değilsin." konuşan chandı.
minho, yanındaki kıza baktı. bir tıpçı için fazla dolandırıcıydı, gerçi parmaklarının mükemmel işleyişini belki de buna bağlayabilirdi.
"şaşırdın mı?" jisu, yanındaki çocuğun kendisine baktığını hissettiğinde onun göremeyeceği şekilde sırıttı.
"şaşırmadım, yükseldim diyelim." bu sefer jisu'nun gülüşü kendini gösterirken minho da kıkırdadı.
"sen peki, ne yapıyordun kore'deyken?" diye sordu başını tamamen minho'ya döndürüp.
minho, aklına gelen anılarla tebessüm etti. eski hayatındaki her şeyi çok özlüyordu, her ne kadar eskiden hayatından nefret etse de.
"bilgisayar mühendisliği okuyordum, pek ilgili olduğum söylenemez aslında. ama ilk sırada tercih yapıp kazanmıştım işte. asıl işim, yarışçıydı. motor yarışçısıydım, çocukluğumdan beri ilgimi çeken tek şeydi motorlar."
"uzun saçlarına, piercinglerine, dövmelerine ve taktığın takılara bakarak bile bu tarz şeylere ilgi duyduğun anlaşılabilir." dedi jisu.
minho, başını öne eğdi ve güldü. başını kaldırmadan yanındaki kıza baktı. "sen anlamış mıydın?"
jisu'nun aklına, onu ilk gördüğü zaman geldi.
2021, aralık
karla kaplanmış yolda adımlarını atmakta zorlanırken neredeyse uçacak olan beresini tutuyordu. her yerde kanlar içinde insanlar vardı, vücudunun parçaları birbirinden ayrılmış, bıçakların hâlâ üstünde olduğu insanlardan korkmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/348887107-288-k592637.jpg)
YOU ARE READING
wild wild west, skz X itzy
Fanfictiondünya yanıyor ve biz alevler içinde dans ediyoruz. skz x itzy ff. slow update. hyunchan, minlia