0.6 | obsessive

36 8 1
                                    

⚠️yazmaya yazmaya nasil fic yazildigini unutmusum.. paragraflar biraz klasik olabilir ama olay orgumuz ayni sekilde devam. yetenegimi geri kazanacagima eminim, ozur dilerim!!⚠️

Jisung ve Minho mekan arayışının ilk adımındalardı. Tokyo'ya ilk geldikleri zamanlar gelirlerdi buraya, sessiz sakin bir yerdi -havalimanına yakın olduğu için uçak sesleri dışında- İkisi de çocuklara sormadan hemen karar vermek istemiyordu fakat içilerine sinmişti. Bir kaç dakika malikanenin içinde durduklarında nefes almalarını bile önleyecek koku burunlarına gelmeye başlamıştı.

"Eğer buraya karar verirsek bir an önce temizlememiz lazım, şuna bak!" diye sayıklandı Jisung. Yıllardır tanrının unuttuğu yerde o kadar eskileşmişti ki, bu devasa mekan bile beş dakika nefes aldırmıyordu.

"Gidelim şimdi, saat geç oldu. Diğerleriyle sabah konuşuruz." dedi ve gelirken kullandığı motorunun arkasından hem Jisung'a hem de kendisine bir kask çıkardı.

Saat gecenin dördü, beşiyken Tokyo yolları pek sessiz oluyordu. Sokak lambaları az çok yolları aydınlatırken vücudumuza esen hafif rüzgar yolculuğu daha da keyifli yapıyordu.

Eve geldiklerinde çoğu kişi uyuyor olduğundan anahtarı yavaşça çevirdi, kapının gıcırdamamasına özen gösteriyordu. İçeri tek göz baktığında salonda uyuyakalmış olan bir Seungmin ile karşılaştı. Arkasında kendisinin kapıyı açmasını bekleyen uykulu arkadaşı Jisung'a baktı bu sefer.

Kapıyı kapatma görevini sessizce hallettikten sonra Minho, Jisung'un Seungmin'in yanında kalmak isteyebileceğini düşünüp mutfağa adımladı.
Seungmin, geceleri çoğu zaman kabus görür uyanırdı, sonrasında ise hiç uyuyamazdı. Jisung bunu biliyordu ve onun yanında kalmanın Japonya'ya geldiklerinden beri daha iyi hissettireceğini düşündüğü için yanında kalıyordu.

Minho, mutfaktan soğuk su alıp odasına geçerken Hyunjin'in kapısını açık görmüştü. En son Chan'ı Hyunjin'in yanına göndermişti ve umuyordu ki işler yolunda gidecekti. Kapıyı çok az aralayıp içeri baktığında gördüğü manzara gözlerini gülümsetti, Hyunjin ve Chan; birbirlerine sarılmış mışıl mışıl uyuyorlardı.

Uyanmasınlar diye hemen odadan çıkıp kapıyı kapattı Minho, kendi odasına geldiğinde suyunu yatağın yanındaki dresuara bıraktı ve çok geçmeden yatağına girip üstünü örttü.

Bu günü muhtemelen asla unutamazdı; Jisu'ya bir anda bu denli güvenişlerini, onu koruma içgüdüsünü, gerçek olmayan ihaneti her zerresine kadar hissedişini, kıskançlık duygusunu, bu gün zihninin bir köşesinde her zaman bulunacaktı.

Sabah, güneş perdelerin aralık yüzünden içeriyi aydınlatıyorken yeni uyanmış kuşların cıvıl cıvıl sesi duyuluyordu. Tüm gece hiç uyumayıp Seungmin'in yanında kalan Jisung, kuş seslerini duyan ilk kişiydi ve buna hasret kaldığını iliklerine kadar hissetmişti. Perdenin aralık kısmını bir parmağıyla biraz daha açıp yaza hazırlanan Tokyo'yu izlerken arkasından gelen ani bir günaydın onu korkutmuştu.

"Günaydın." dedi Seungmin, yattığı yerden kalkarken. Seungmin'e 'günaydın' ile karşılık veren Jisung onun kalkışını izlerken sanki tüm gece yanında durmamış gibi "Neden burada uyudun?" diye sordu.

"Changbin horladı." cevabına ikisi de gülmeden edememişti tabii.

"Ben dünyanın en sessiz uyuyan adamıyım." diye bağırarak içeri giren Changbin sayesinde tüm ev halkı uyanmıştı tabii.

"Gelin şuradan birer tost alın, adam akıllı bir şeyler düşünmemiz lazım kafanızı toparlayın." dedi Minho, salonda toplanan arkadaşlarına tostlarını verirken. Minho'nun böyle davranması için gerçekten ciddi olması gerekiyordu, anlaşılan gerçekten konuşulması gereken konular vardı. Herkes birer tost aldıktan sonra yerlerinde ayaklanıp konuşmaya başlamayı beklediler. Ortamın sessizliğini bozan Minho oldu tabii.

wild wild west, skz X itzyWhere stories live. Discover now