Uğursuzluğunu yargıladığım adamın evinin kapısında öylece duruyordum. Konuşmak istediğim bir kaç problem vardı. Bunu açıklığa kavuşturmalıydık yoksa asla kendime dönemezdim.
Onu öylece bıraktığım için bana kızgın olmalıydı. Haklıydı.
Yavaşca elimi kaldırıp bir kez tıkladım oğlanın kapısına.
Merak ediyordum neden bana bir anda böyle davranmaya başladı. Ellerim dün gece piyano çalmamdan dolayı sızlıyordu. Uğursuz bedenin beni ne hale getirdiğine inanamıyordum.
Yavaşca kapısını araladı. Sanki beni bekliyormuş gibi baktı gözlerime. Yokladı bedenimi, istemiyormuş gibi baktı bana.
Onu kırdığımın farkındaydım.
"Ne istiyorsunuz bayım. " dedi usulca gözlerime bakarken.
Sertçe yutkundum, derin bir nefes verip "Konuşalım." dedim karşımdaki cılız bedene.
"Benim seninle konuşacak bir şeyim yok. " ardından kapıyı yüzüme kapatıcakken acıdan titreyen ellerimi kapının arasına koydum.
Gözlerini devirip, "Ne istiyorsun. " dedi sonunda.
Kapıyı hafifçe ittirip kendimi içeriye sokmayı başardım. Bana hala kırgın bir şekilde bakan bedene döndüm.
"Neden bana böyle davrandın Jisung. "
"Nasıl davrandım? "
"Bana aşıkmış gibi. "
Kaşlarını çattı uğursuz oğlan, "Sana aşığım. Bana öyle baktın ki benim olman için delirdim Bay Minho. " derin bir iç çekip devam etti, "Sizi televizyonda öyle güzelce piyano çalarken gördüğümde kalp atışlarımı durduramadım Bay Lee. Fakat kendime engel olamıyordum size uzak olmak en doğrusuydu benim için. " dedi ve sustu.
Suskunluğu öyle uzun sürdü ki. Bir şeyler dememi istiyordu ama ben her ağzımı araladığımda ağlayacak gibi oluyordum. Tek bir kelime edemiyordum. Ona öyle kasırga bırakmıştım ki ona zarar vermiştim istemeden.
Uğursuz iğrenç siyah saçlarıma bakarak devam etti oğlan, "Biliyor musunuz Bay Lee. Ben ve sen bir Piyano gibiyiz. Siyahı tanımayana, kullanmayana kadar işe yaramaz olduğunu düşünürler ama beyaz öyle mi? Herkes onu tanır çok kullanılır yıpranır ama herkes onu sever. Sen şu sürekli uğursuz dediğin Siyahı temsil ediyorsun ben ise Beyazı. "
Hiç bir şey anlamıyordum dediğinden yutkunamıyordum bile. Ellerimi o gün ki gibi ellerinin arasına aldı. "Bay Lee siz çok güzelsiniz. " gözlerinden yaşlar dökülürken söyledi bunları.
Dudaklarım zehirli bir kadehi içmişcesine titriyordu ne demeliyidim bilemiyordum. Çok hata etmiştim.
Gözümün önüne düşen birkaç tutam gecenin karanlığını anımsatan siyah saçlarımı eliyle arkaya yasladı. Öylece gülümsedi yüzüme.
Saçlarımın arasında dolaşan eli çok hoş hissetirmişti ilk defa gerçekten sevilmiş hissettim.
Uğursuz oğlan bana yaklaştı, nefesim kesiliyormuş gibi hissettim. Varlığı bile tüm bedenimi titremesine sebep oluyordu, öyle koyuydu ki kahverengi gözleri onlara bakmaktan kendime yaklaşan bedeni unutuyordum az kala.
Göğüs kafesimin sıkıştığını hissediyor gibiydim. Saçlarımda dolanan elini yanağıma yerleştirdi.
"İzin verirseniz Bay Lee. "
Kafamı onaylar bir şekilde sallayıp gözlerimi sıkıca kapattım.
"Sana hayatımı bağışlıyorum Han Jisung.
Yaşamımdan ölümüme kadar tüm düşlerimi sana adıyorum Jisung. Sıkıca sar beni. " döküldü hızlıca titrek dudaklarımdan.Dudağıma yerleşen dudaklara ilk defa bu kadar aşıktım.
İşte o gece tüm uğursuzluğumu aldı üstümden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Piyanist ≈ MINSUNG
Fanfiction❥ "Yaşamımdan ölümüme kadar tüm düşlerim sana aitti Jisung. " 5.8.23 [düzyazı]