İyi okumalar.
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın :) Sizleri seviyorum.
3. bölüm | Son Şans
Gökyüzünün yansımasıdır denizler derler. Suyun üstü o kadar şeffaftır ki tek gördüğü gök yüzünü aynaymış gibi yansıtır. Bu aynayı insanlara tutsak yanşayacak olan her şey okyanusların aksine oldukça karanlıktır. Çünkü insanlar doyumsuzdur, nefislerinin bir sonu yoktur. Bu öyle derin bir çıkmazdır ki orada boğulur ama ölmez, hissetmez.
Biz insanlar için bu güzellik fazlaydı, ona rağmen bu güzelliğe doymuyor daha fazlasını istiyorduk. Çok daha kötüye doğru ilerliyorduk, eğer yaşamın sonu geldiyse bizim de sonumuz gelmeliydi ama biz bunu kabullenmiyorduk. Kaderimize sanki yapabileceğimiz bir şeymiş gibi karşı çıkıyorduk.
Bu yüzden de tüm hayatımızı değiştirmeyi göze almıştık, milyonlarca insan almıştı.
Önce depremler ve yangınlar vurmuştu. Sonra herkes felaketin bittiğini ve sona o kadar da yakın olmadığımızı düşünmüştü normale döndüklerinde ama hayallerini kıran ve paramparça eden yayılan hastalıklar olmuştu.
Şimdi de bir hayalin peşinden koşarak bir kırılma noktasına daha gideceklerdi, denizle derin bir bağı olan benim bile içime sinmeyen bu yol bana bunu hissettiriyordu. Sondan kaçmak yerine, ona koşa koşa ilerliyorduk.
Suyun altının tamamını hiç kimse şimdiye dek keşfedememiş keşfedebilecek bir alet tasarlayamamıştı.Şimdi ise bilim insanları hiç bilmedikleri bir yerde yaşama alanı oluşturmaya çalışıyorlardı. Bahaneleri ise sadece fazla derine inmeyeceğimiz ve yaşam alanı kurabileceğimiz alanda yaşamaya devam edeceğimizdi. Aşağıda yeni bir hayat kuracağımızdı.
Dili olan herkes dilsiz olacaktı, ayakları olan herkes yürümeyi bırakacaktı, teni güneş gören kuru olan herkes kuruluk nedir hatırlamayacak güneşi sadece suyun izin verdiği kadar görecekti. Aldığımız nefes bildiğimiz nefes olmayacaktı.
Gerçekten buna hazır mıydık? Buna uyum sağlayabilir miydik?
Bir yanım bunu gerçekten istiyordu, denize küçükken bile sevinçle atlayan bir kızdım ben. İlerde olacak çocuğumun isimleri bile belliydi, tahmin edebileceğiniz üzere bu isimler de denizle ve suyla alakalıydı.
Ama saatler sonra yapmayı düşündüğüm şeyden sonra bu bir imkansıza dönüşebilirdi. Belki de hiçbir zaman çocuğum olamayacaktı, bir daha kendi sesimi ne zaman duyabilecektim?
Yüzeye çıkabildiğimde mi? O zaman güneşi hissedebilir ve konuşabilirdim ama ya çıktığımda göreceğim bu görüntü yıkılan ve mahvolan şehrin görüntüsü beni de içine çekerse? Ya benliğimden vazgeçmek zorunda kaldığım bu sebep gözlerimin önüne geldiğinde tüm geçmişimi ve geleceğimi bıraktığım o yerin yıkımını gördüğümde buna alışamazsam?
Fikirler beynimde öylesine dört dönüyordu ki, uçakta geçen yolculuk boyunca alakalı alakasız her şeyi aklımdan geçirerek kendime saatleri zehretmiş başımı ağrıtmıştım. Sabahın erken saatleri daha mantıklı düşüneceğime inandırmıştı beni ama şimdi bir yanım yaşaman için bu en mantıklı yol derken diğer yanım bu tamamen mantık dışı diye bağırıyordu.
Arabayı Alex kullanıyordu, uçağa bizi götürürken son olayları öğrenebilmek için ailelerimizle iletişime geçmiştik. Ailemizin hastalık kaptığını öğrendiğimizde Nevinle birbirimize attığımız bakışlar aynı düşüncede olduğumuzu kanıtlamıştı. İkimizde ailemizi kurtarmak için ve bunun gerçekliğini kabul etmek için o deney kobaylarından biri olmayı kabul etmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN SULAR
Science Fictionİnsanlar su altına ait değildi, su altı deniz canlılarına aitti. Öyle de kalması gerekiyordu ama insanların aç gözlülüğü derin suları da gözüne kestirmişti. Aksel, bilim insanlarından çok daha fazla deniz hayvanı görmüştü, denizi ve okyanusları tan...