Harry Potter, Granger-Wilkins ailesinin 'La Fabriquerie' önünde beklediğini fark ettiğinde aceleci adımlarla o tarafa ilerledi.
Hava henüz aydınlıktı, yaz mevsiminde erkenden kararması da beklenemezdi zaten. Buna rağmen, saat ilerlediğinden, güneş artık tepede değildi ve hafif bir meltem eşliğinde son derece hoş bir hava eşlik ediyordu onlara. Saatin yedi olmasıyla, sözleştikleri vaktin geldiğini düşünerek başını saatinden kaldırdı Hermione Granger — başını kaldırdığı yerde durarak, yüzünde şapşal bir gülümsemeyle bakan Harry'i gördüğünde onun da dudaklarında ufak bir tebessüm peyda olmuştu. Tam vaktinde gelmişti.
Kendine engel olamayarak onu süzdü kahverengi gözleriyle. Adamın üzerinde vücuduna yapışmasa dahi kaslarını belli eden beyaz bir tişört, altında da siyah bir kumaş pantolon vardı. Kuzgun karası saçları olabildiğince düzeltilmiş ve toparlanmış gibi görünürken Hermione, bu kadar basit bir takımla bile fazlasıyla hoş göründüğünü düşündü arkadaşının. Küçükken fark etmemişti belki ama Harry sahiden de çaba göstermeden bile yakışıklıydı. Gülümsedi. "Ah, Bay Potter. Tam vaktinde." Harry melodik bir kahkahayla onlara yaklaşmış ve genç kadına göz kırpmıştı. "Seninle geçen onca yıl... Kafamıza vura vura öğrettin, diyelim."
Kalbi bir ritim atlarken Hermione kıkırdayarak başını iki yana salladı. "Sadece ihtiyacınız olan bir dersti." Harry ise biraz daha ciddileşerek Bayan Granger'a yaklaşmış ve mahcup bir tebessüm sunmuştu. "Bayan Granger, geçen gün için özrümü kabul edin lütfen." Hermione'nin nereden çıktığını anlayamadığı ufak bir yasemin buketi, Harry tarafından annesine uzatılıverdi. Bayan Granger, "Ah çocuğum, buna gerek yoktu." diyerek çekine çekine buketi alırken Hermione de usulca Finn'in kulağına doğru eğilerek fısıldadı. "O çiçekler de nereden geldi öyle?" Finn, yarım ağız sırıtarak geri fısıldamıştı kuzenine. "Daha gelirken elindeydi. Tabii sen çocuğu süzmekten eline bakamamışsan orasını bilemeyeceğim, Herm."
Suratını buruşturarak ona dil çıkaran Hermione, kimsenin fark etmediğinden emin olduktan sonra yeniden annesiyle Harry'nin konuşmasına yöneltti dikkatini. "Evimize gelmende sorun yoktu, canım, yalnızca yöntemin beni birazcık huzursuz etmişti. Hayır, hayır, özür dilemene lüzum yok, anlıyorum." Ardından Bayan Granger yan yan baktı üzerindeki beyaz, çiçek desenli elbiseyi düzelten kızına. "Nasılsa Hermione de seni savunuyor."
Harry, kalkan kaşlarıyla arkadaşına dönerken Hermione örülü saçını omzunun gerisine atıp alelacele restoranın kapısına davrandı. "Konuşmaya içeride devam edelim bence, randevu saatimiz geldi."
Onun peşi sıra içeri giren oğlanın kahkahası, içini gıdıklamıştı. Bir garsonun peşine takılarak masaların arasından geçtiler ve restoranın arka tarafındaki terasa çıktılar. Metal bir paravanla tepesi kapatılmış olan terasın kenarları açıktı ve paravanı tutan demirlere sarmaşıklı çiçekler sarılmıştı. Son derece hoş görünümlü bir mekândı. Onlara işaret edilen masaya otururlarken Bayan Wilkins, tombul bedenini ivedi adımlarla hızlandırarak Harry'nin koluna girdi ve onu kendi yanına sürükledi. "Gel bakayım şöyle, oğlum. Oturuver yanıma." Finn ile Hermione, göz göze gelirlerken Finn gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Hermione ise göz devirmekle yetinmişti — Mandy Wilkins'e Voldemort bile karşı koyamazdı.
"Monsieur, bu çiçekler için bir vazo rica edebilir miyim?" diye sordu Bayan Granger, menüleri onların önüne bırakan garsona. Garsonun onaylamasının ardından kadın, bukete beğeniyle baktı. "Yıllardır hep diyorum şu bahsettiğin arkadaşını bir gün yemeğe çağır diye, Hermione, niye bunca sene hiç çağırmadın ki?" Bunu duyan Harry, masada tam karşısında oturan Hermione'nin dizini masanın altından diziyle dürtmüştü. Başını dikleştirip bir kaşını kaldırarak gururlu bir bakış attı ona. Hermione, gülümsemesine engel olamamıştı. "Salak," dedi oğlana, yalnızca dudaklarını oynatarak. Bayan Granger, gelen vazoya memnuniyetle yaseminlerini yerleştirdikten sonra masadaki dört kafaya baktı. "Ne yiyeceğinize karar verdiniz mi bakalım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
livilence 𖥔 harmione
Fanfictionhermione granger, bir zamanlar kardeşi yerine koyduğu oğlana âşık olacağını aklından bile geçirmemişti; harry potter ise yedi yıl önce son görüştüklerinde olduğu adamdan çok farklıydı. 【livilence; gittikten uzun zaman sonra eve dönmenin verdiği...