Jiyoung sabah kalkar kalkmaz hemen telefonuna baktı okula gitmesine daha çok vardı ama yinede endişeliydi çünki genelde onu uykusundan Joon arayarak uyandırırdı ama bu gün aramamış sadece 'uyandın mı?' yazmış Jiyoung bunu bir az garip karşıladı ama yatağından kalkıp hazırlanmaya başladı.
Jiyoung son hazırlıklarınıda yapıp kapıdan çıkarken 'acaba bu gün okula gitsem mi?' sorusunu verdikten sonra kapıdan dışarı çıktı.
Okul otobüsünün her gün durduğu ve çoçukları aldığı yerde Joon Jiyoungu bekyordu Jiyoung Joonu gördüğünde koşarak Joona sarıldı
"Bu seferde mi geç kaldık?" dedi Jiyoung
"Hayır daha otobüsün gelmesine 3 dakika var" diye ekledi Joon
"Akşam yine mi gitsek?"
"Umm.. Nereye?" dedi Joon
"Ne bilimin dün akşam çok güzeldi hem çok eğlendim hemde sorumun cevabını buldum"
"En güzel yanı da sorunu sorduğun kişi sorunun cevabı olması"
"Bak Joon ilişkimizde ilk kural filozoflar gibi konuşma sonra geceleri uyumayıp onları duşunuyorum bu en önemli kural"
Joon güldü Jiyoung Joona hafifce vurarak dedi
"Ahh... Joon çok kötüsün bak gülme otobüs de geldi gülme"
"Tamam"
Birlikte otobüse bindiler bir iki dakika sonra Joon Jiyounga
"Akşam gideceğimiz yeri buldum"
"Ahh... Neresi?"
"Bu gün tiyatroda Romeo ve Juliet var? Hm.. Ne dersin?"
"Harika olur derim. Ayy Joon bir numarasın"
Jonn ve Jiyoung akşam birlikte tiyatroya gittiler oyundan çık zevk aldılar ve sonra fotoğraf kapinine gidib bir sürü fotoğraf çektirdiler. Bir fincan kafeye bütün Daegu'yu turladılar.
Joon narince papatyayı Jiyoungun saçına takarken dedi
"İşte şimdi tam bir Kır Papatyası oldun"
Jiyoung gülümsedi ve Joonun burnuna bir öpücük kondurdu Joon başını aşağı eydi saatine baktı ve dedi
"Saat çok geç oldu hadi eve gitsek iyi olucak"
"Bu gün için teşekkürler Joon. İyi ki seni tanımışım"
"Ben aynı fikirde değilim papatyam"
"Aynen bende Joonie"
Böylece Jiyoungun saçlarından bir gün bile papatya eksik olmadı bu Joonun ona 'seni seviyorum' deme şekli idi. Joon bu zamana kadar o cümleyi asla kullanmamıştı ama Jiyoung papatyanın Joon için ne anlama geldiğini biliyordu
Artık iki ay olmuştu Joon ve Jiyoung sevgili olmaları bir gün okul sonunda Jiyoung ve Joon bankta oturmuş sohbet ediyorlardı o anda Jiyounga bir telefon geldi
"Aa Joon bu annem bilirsin önemsiz bir şey olmazsa aramaz bunu açıyım"
"Aa tabii ki de"
"Alo anne? Efendim? Ne? Gerçektenmi? Tamam anladım çalışacağım. Görüşürüz"
"Ne olmuş Jiyoung?"
"Babam... Babam hapisten çıkmış!"
"Gerçekten mi? Ama hiç sevinmiş değilsin"
"Annem baban hapiste çiktı akşam eve gelsen iyi olucak dedi"
"Ne zaman çıkacağını bilmiyormuydun?"
"Hayır annem babam hakındakı bilgileri benden hep saklamıştı ve halada saklıyor"
"Peki ne olacak?"
"Sadece okul da görüşeceğiz ve büyük ihtimalle telefonada yasak konulacak artık mesafeli olucaz" dedi ve ağlamaya başladı
Joon Jiyounga sarıldı ve onu sakinleştirmeye çalıştı
"Tamam sakin ol"
Jiyoung sakinleştikten sonra
"Jiyoung-ah baban neden hapisteydi?"
"Joon bildiğin gibi bizim ta eskilerden beri bir bankanız var bu banka babadan oğula geçerek halada kendi yaşamını sürdürüyor benim babam ve amcam bu bankada çalışıyorlar baba bağımlı bir alkolikti bazen kendi cebinin parasına kıymayaz bankanın parasında çalıyordu o da onun parasıydı ama işte bunu anlamıyordu bir gün babam aklölün etkisiyle bankada içki içmek için para çaldı ertesi gün paraları kontrol ettiğinde paranın eksik olduğunu görüyor ve orada kamera kayıtlarına bakmak aklına gelmediği için her gün orada paraları sayıp miktarını yazan ve bankayı kilitleyib eve giden çalışanı suçlu buluyor sonra onu ölümcül darbeler vurarak öldürüyor. İşte böyle benim babamda böyle bir canavar inan bana bana söyleyeceğin en kötü söz 'tıpkı baban gibisin babana çekmişin' olur çünki babam hem o masumu öldürdü hemde e aklölün etkisiyle her gün annemi döverdi"
Joon Jiyounga sıkıca sarılıp dedi
"Ah Kır Papatyam bari son kez sarılıyım sana"
Jiyoung ordan ayrılıb eve gitti babası gelmişti ve geldiği andan annesine baskı uyguluyordu. Jiyoung babasına selam verip odasına çıktı odasında bile Jiyounga bağırdığını duya biliyordu
Joon la sadece okulda buluşuyorlar ve bu ikisinde canını yakıyordu yinede başka seçenekleri varmıydıydı?
Tam bir haftaydı bir haftaydı Joon Jiyoungun o tatlı gülümsemesini görmüyordu ona hafife vurduğunu hissetmiyordu tam bir haftaydı ki Jiyoungun varlığı sol yanında değildi. Aynısı Jiyoung içinde geçerli idi çünki o Joonu o kadar özlemişti ki sanki en seviği çiçeği ona küsmüştü de bir türlü açılmıyordu.
Aşkta böyle değilmiydi önce bin bir türlü zevki yaşatır sonra bin bir türlü kederi ardında getirirdi ne de olsa aşk diğer duygular gibi değildi o ne nefretti ne de sevgi. Aşk iki zıt kutpu bir birine bağlatan bir mıktatıstı. Bundan günler önce bir Yazarın kitabını okudum ve böyle bir alıntı bana kusursuz aşıklar için olduğunu anllattı alıntı şöyleydi:
Seve bilirsin ama aşkı yaşayamazsın
Ne kadar güzel bir cümle tıpkı Joonun gizlice Jiyoungun penceresine bir demet paptya koyup içine koyduğu not gibi
Jiyoung notu okuduğunda karnında kelebeklerin uçustuğunu hiss etti ve yine okudu
Biz diğerleri gibi değiliz Kır Papatyam ben Romeo değilim ve sende Juliet değilsin çünki ben asla eski sevgilimi unutmak için bir başkasın kullanmam ve seni de bu sahte aşka inandırmam senin için her şeye katlanırım ama bana o kadar yakınsın ki narin bir çiçek gibi aramızda engel var bunlar da geçecek Kır Papatyam seni seviyorum
Seni seviyorum işte buydu Jiyounga dünyaları veren sadece iki kelime
Sizce nasıl?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hymn Of Love
Teen FictionYanımda olub san dokunamıyor olmak bir idam cezasından farksız Jiyoung