Sevgilim
çekmişsin perdelerini
kalbin gözyaşı dolu bir cenaze evi
göğüs kafesine yaslanan
giremez içeri
bilirsin, her mezar tek kişiliktir
bir yara bir kez dikilir.******
"Dostum sana diyorum. Bu adam gerçekten manyak."
Yumurta tavasına kırdığım yumurtanın rengi hafifce turuncu rengini almaya başlayınca yüzümü buruşturdum. Bozuk mu, yoksa değil mi ikileminden sonra evde yiyecek başka bir şey olmadığı aklıma geldi. Bu yüzden elimde ki spatula ile yumurtayı ocakta pişirmeye devam ettim. Eve sabaha karşı gelmiştik. Gelir gelmez yatmış, gözlerimizi akşam üstü açmıştık. Bu bakımda bu bizim kahvaltıdan çok akşam yemeğimiz oluyordu.
"Adamın evini soyuyorduk Yoongi. Dayakla kurtulduğun için kendimizi şanslı saymalıyız."
Özellikle ben. Çünkü dayak yiyen kişi ben değil, Yoongi'ydi. Kenarda köşede biriktirdiğim iyiliklerim sağ olsun geceyi sadece altıma etme sınırına gelerek atlatmıştım.
Yoongi inleyerek gözünün üstüne buz torbasını yavaşça bastırdı. Yüzünün çeşitli yerlerinde morluk olmasının yanında, dudağının kenarı da patlamıştı. Yüzüne her bakışımda ifadelerimi sabit tutmakta zorlanıyordum. Kim Taehyung onu fena benzetmişti.
Yumurtanın olduğuna karar verince ocağın altını kapattım. Tezgahın üstünde tavanın sapını tutabileceğim bir şeyler ararken, arkada inleyen Yoongi sessiz ortamı, sessiyle neşelendiriyordu.
"Hiç hırsızlıktan bahsetmedi Jungkook. Senin hakkında bir sürü soru sordu. Cevap vermediğim her soruda bir tane yumruk yedim."
Tezgahın kenarında bulduğum mutfak havlusuyla tavanın sapını kavradım. O kadar sıcaktı ki tuttuğum havludan dâhi sıcaklığını hissedebiliyordum. Yoongi'nin büzülerek oturduğu ufak masanın üstüne tavayı koydum. Hemen yanında ki sandalyede yerimi almam birkaç saniyemi aldı.
"Neden benim hakkımda soru sordu ki?" Eğer derdi hırsızlık değilse, bizi orada o kadar tutması çok anlamsız geliyordu. Bir anda sahneden inmesi, beni odalardan birine kapatması, Yoongi'nin bu işkencesi. Mantık sınırları içinde yer almıyordu ama zaten zenginlerin eğlenmek için farklı fantezileri yok muydu? Bunun da onlardan biri olduğunu düşünerek, elime çubuklarımı aldım. Kurt gibi aç hissediyordum, Kim Taehyung meselesi biraz bekleyebilirdi.
"Bende bunu merak ediyorum."
"Sana ne sordu benim hakkımda?"
Kocaman bir yumurta parçasını ağzıma göndermeden önce sordum. Benim aksime Yoongi çubuklarını dahi eline almamıştı. Keyifsiz gözüküyordu. Gerçi bu kadar dayağı ben yesem yüzümde güller açmasını bekleyemezdim.
"Kişisel bilgilerini sordu. İsmini, yaşını, ev adresini." Gözüne bastırdığı buz torbasını bu sefer yanağına doğru sürükledi. Sol gözünün olması gereken yerde kocaman bir şişlik vardı. Gözü dahi açılmıyordu. "Jungkook aslında kim oynuyoruz zannettim. Korkunç saatlerdi."
Çubuğumda ki yumurta parçasını ağzıma götürmek üzereyken durdum. Ağzım açık, havada kalmış çubuğumla yüzüne şaşkın şaşkın bakıyordum. Bu kadar kişisel sorular sormasını beklememiştim. Sicil hayatımı ve evinde ne bok yediğimi sorsa bu kadar şaşırmazdım.
"Umarım ev adresimi vermemişsindir Yoongi."
Dudaklarının arasından bir kıkırtı kaçtı. Sonra sanki bu eylem onun canını çok yakmış gibi yüzü hemen acı verici bir şekilde buruştu. Sikeyim, gerçekten kötü gözüküyordu.
"Sahte bir adres verdim. Gitsin Busan'da arasın seni."
Aklıma Busan'da gezen Kim Taehyung gelince manzaranın komikliğine gülümsemeden edemedim. Keşke bunu görecek bir şansım olsaydı. Tabi ki sadece uzaktan. Açıkçası Kim Taehyung bir daha yan yana gelmek dahi istemiyordum. Dün geceden sonra dersimi almıştım. Bir daha hırsızlık işine girişmeyecek, özellikle zenginlerin evinden uzak duracaktım.
Yoongi kahvaltı boyunca yumurtaya bir kez olsun dokunmadı. Elinde ki buz eriyene kadar, torbasını yüzünde gezdirmeye devam etti. Bende o öylece otururken etrafı toparladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste/Taekook
FanfictionJungkook, Kim Taehyung'un ölen sevgilisine çok benziyordu. * Bir senin gözler beni anlar; elimde değil. Görür görmez deliren ihtiyaçlar; elimde değil. Düşerken son bir kez yalana; benimsin benim, Yalansan yalanı severim; elimde değil.