"Alo..."
"Alo , Ruby?"
"Luka... Ben barışmak istiyorum."
Luka bu haberin karşısında mutluluktan havalara uçuyordu. Heyecandan ne diyeceğini bilemedi.
"Ne? Sen ciddi misin? Yani tabi ki ciddisin. Yani-
Peki tamam şöyle yapalım, yarın buluşalım mı?""Olur."
"Tamamdır, görüşürüz."
"Bye."
Luka'nın aklına çok güzel bir şey geldi. Babasının yanına gitti ve olanları anlattı. Babası onun adına çok sevindi. Luka lafı dolandırdıktan sonra aklındaki plan için babasından izin aldı. Babası izin verince Ruby'nin annesini aradı.
"Alo?"
"Merhaba, Bayan Emma. Ben Luka. Ruby ile barıştık da-"
"Evet, Ruby söyledi. Yarın buluşacakmışsınız."
"Aynen. Acaba izniniz olursa Ruby'e bir sürpriz yapsam, onu Parise götürsem?"
"Ne? Üzgünüm buna izin veremem."
"Lütfen. Ne isterseniz yaparım."
"Hayır. Kızımızın güvenliği her şeyden önce. Üzgünüm."
"Peki. Haklısınız. İyi günler."
Planı yıkılan Luka, umutsuzca yatağa yattı. Tam yattığında telefonu çaldı.
"Alo, kimsiniz?"
"Merhaba. Luka mı?"
"Evet, ben Luka. Siz kimsiniz?"
"Ben Ruby'nin babasıyım. Paris'i görmek Ruby'nin çocukluk hayali. Sadece iki gün bir gece. Anlaştık mı?"
Tam umudu tükenen yerde tüm ümitleri aydınlanan Luka, Ruby'nin babasına cevap verdi.
"Çok teşekkürler!"
"Rica ederim. Görüşürüz. "
Luka hemen bilet aldı ve yarını bekledi.
Ruby hazırlanıp Luka'nın yanına geldi. Luka elinde bir zarf tutarak karşısında duruyordu. Ruby'e kibarca zarfı verdi. Ruby zarfı açıp bilete baktı.
"İyi, hoş da; annem buna izin vermez."
"Ama baban verir. :)"
"Öyle mi? Güzel. Sağol."
"Bu kadar mı?"
"Seni seviyorum ama geçen aramadan sonra boynuna sarılmamı beklemiyorsun herhalde?"
"Tamam haklısın. Hadi oturalım."
Luka ve Ruby birer kahve aldıktan sonra ellerimde kahve ile dükkanları dolaştı. Zaman ise su gibi akıp geçti.
"Saat geç olmuş. Ben gideyim."
"Görüşürüz. Seni eve bırakayım mı?"
"Hayır, teşekkürler."
Ruby günlerce, Luka ile mesafesini korudu. Paris'e gitme günü ise gelmişti. Ruby Luka'yı aradı.
"Alo, Luka. Ben havalimanındayım."
"Tamam Ruby ben de yoldayım beş dakikaya orada olurum."