Tanrı'nın Cevabı

62 4 0
                                    



Beynimin en derin köşelerinde dolaşan anıları bulurum,

Kanlı ve canlı, zamanın içinde solgunlaşan izleriyle.

Bir Temmuz akşamının hüznü sarmıştı etrafı,

Benliğime adım attım, eşlik ederken ucuz votka bardağındaki buz, eriyerek.



Şair ruhumun gizemiyle tanıyordu beni,

Bir bakışta okuyordu duvarlarımdaki dizeleri.

En savunmasız anlarda yaralar açılır mıydı bile bile,

Bir şairi öldürecek sebep, sevgisiyle gelirdi belki de.



Gözlerimdeki yıldızlar sönmüş, geceyi aydınlatmaz oldu,

Hafif tebessümle yakılan sigara, dumanın arasında kayboldu.

İki nefes arasında içtiğim votka, boşluğa bırakıldı,

Bilinmeyen sokaklarda yürüdüm, yabancı şehirde kayboldum.



Eylem, sessizliği yendi; adımlarımın yankısıyla dans ettim,

Hayatın döngüsünde kayboldum, düşüncelerimle savaştım.

En kırılgan anım, alnıma saplanan mermiyle geldi,

Barut kokusu ve ihanet, ruhumu lanetledi, yüreğimi yaktı.



Ölümden sonra Tanrı'ya sordum, sorgularımı gökyüzüne saldım,

"Neden hep deneme-yanılma, neden mutluluğu esirgedin benden?"

Saçlarımda parlayan Tanrı'nın eli, acılarımı sildi,

"Beyazın saflığı olmaz mı siyahın gölgesi olmadan?

Kaderin çizgilerini insan çizer, ölüm yaşamın örtüsüdür.

Ey insan! Lanetin doğumunda var, ölümde sona erer.

En zorlu denek sensin, kaderiyle yüzleşen kul.

Bir şairi öldürecek sebep, savunmasız anıların arasında gizlidir."



Bilirdi Tanrı, beni tüm yönleriyle anlamıştı,

Ve o da bilirdi; mutluluk en savunmasız anıda saklıydı.

Şimdi dizelerim, anlamın labirentinde dolaşsın,

Anılar, duygularla dans ederken, hüzün ve mutluluğun kollarında.



Zaman zaman sorarım, "Neden?"

Şimdi gitsem buralardan, "Kim bilir? Kim bilebilir?"

GECENİN SESSİZ ŞAİRLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin