on üç

32 2 0
                                    

"los ojos están ocultos en los recuerdos

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"los ojos están ocultos en los recuerdos."

Şimdi bu yollardan geçerken eskiye dönüyorum. Her gün gelip keyifli sohbetler ettiğimiz kahveci geçiyor gözlerimin önünden. Çeşitli şarkılar almak ve evimizde hafif melodiler eşliğinde yaptığımız valslar için plak dükkanı.. hafifçe acı bastırıyor yüreğime. Birlikte oturduğumuz kaldırım. Sabaha kadar oturup dünya hakkında, biz hakkında, yıldızlar hakkında konuşurduk. Masum sohbetlerimiz geliyor aklıma kıkırdıyorum. Dünyanın toz pembe ve yaşanılabilir oluşuna inanıyoruz, çok cesur düşünceler. Bu sefer farklı bir yere çeviriyorum kafamı. Aradığım şeyi sanki kendileri yerleştirmiş gibi buluyor gözlerim. Tekrar canlanıyor o an zihnimde. Elimde yerden bulduğum her hangi bir taş, adımızı yazmak için duvara yönelmişim genç aklı ya saçmalıyorum işte Yong'ta bana kızarak duvara zarar vermemem gerektiğini söylüyor. Gülümsüyorum. O zamanlar bile dikkatli ve koruyucuymuş... Kişisel bir intihardayım. Gençliğimin belki başında belki sonundayım, herkese göre değişir sonuçta. Anılar ağır geliyor tüm bedenime. Fark ettiyseniz ruhumdan bahsetmedim çünkü o çoktan kayboldu. Yong gibi. Dalmışım yine kendi halimde düşüncelerime, yanımdan geçiyor balık. Bizim kedimiz.. ne zaman buraya gelsek hep beslediğimiz bizimle beraber eğlenen kedimiz. Adını neden balık koyduğumuzu hiç hatırlamıyorum. Yong ona yakışacağını düşünmüştü, yakıştı da. Balık etrafına bakınıyor. Beraber olarak görmeyi alıştığı aşıklardan birisi yok. Onu usulca kucağıma alıyorum. Yong bana göre daha canlı, daha hareketli bir insan olduğundan ne zaman buraya gelsek kalkar balık ile oynardı ben de onları izlerdim. Ama balık artık oynamıyordu. Oyun arkadaşı olmadan oynanılır mi hiç.. işte o an gözlerimden aylardır beklediğim ama hissizliğimin verdiği bir ceza olarak akmayan gözyaşlarım iniyor. Ben ağlıyordum, balıkta bana miskin, miskin bakıyordu. Yerimden kalkarak sahil boyunca yürüdüm tabi balıkta benimle beraber geliyordu. Anılar peşimizi bırakmayacak. İyi, kötü tüm anılarımız bizimle beraber ölüme kadar peşimizde olacak. Anıların beni yavaş, yavaş yok ediyor olmasına mı sevinmem gerek yoksa tamamen delirip anıları unutmadığıma mı? hangisi daha mantıklı. Bu kasaba beni her zaman duygulandırır. Eh ben de duygulanmaya yer arıyorum bildiğiniz gibi. Balığın kafasını yavaşça okşadım ve ona tekrar geleceğimi söyledim. Eskiden olsa buradan kurtulmak için elimden geleni yapardım ama hayat bana anılardan kaçmamayı öğretti. Ne kadar kaçarsanız o kadar çabuk yenilirsiniz, kabul edin sadece. Buraya bir daha gelir miydim bilmiyorum ama gelmeme ihtimalimin daha az olduğu aşikar. Yong'u özlüyorum. Burası bana Yong'un içerisindeymiş gibi hissettiriyor..
Şimdi yavaşça arabamı sürüyorum. Anıların beni değil benim anıları yakalayacağı günü bekliyorum. Evime doğru ilerlerken düşünüyorum; Ben dünya ile değil kendimle savaşıyorum, bu savaştan galip çıkmayacağımı biliyorum ama yine de deniyorum. Neden? Ne için? Yong bana neolursa olsun pes etmememi söylediği için mi yoksa bir gün onu bulurum umudu ile mi? Yine sorular, yine karmaşa. Düşünmeye devam başka yaptığım bir şey yok zaten. Galip geleceğimiz günlere!

yong'

coup de grâce | yong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin