"e poi il germoglio si integra con il mare"
≈
Dalgınım.. Penceremden günbatımının yumuşak renkleri içeriye yayılıyor. Daha yakından bakmak için perdeyi yana itiyorum. Renklerin büyüsüyle afallıyorum. Gözüm şehirde kargaşa halinde olan arabaları görüyor, işte şimdi gerçekliğe dönme sırası. Şehrin gürültülü havasıyla boğuşuyorum. Renklere hapsolmak isterken kendimi odamda insanlara iğrenir bir şekilde bakarken buluyorum. Daha fazla dayanamayarak masamda yarısı içilmiş kahvemi ve son zamanlarda okumayı en çok sevdiğim aşk romanını bırakıp sahile gitmek üzere yola çıkıyorum. İnsanların olduğu ortamdan kaçınarak yoluma devam ediyorum. Yolda gördüğüm çiçek satan delikanlıdan bir adet gonca alıyorum. Hatırlarsınız ya çiçek dili işte.. bu sefer yanıma aldığım çiçek bir gonca. Sevgilinin dudaklarının küçüklüğünü ve kırmızılığını anlatır. Neden onca çiçek arasında bunu seçtiğimi şimdi daha iyi anlarsınız...
Düşüncelere o kadar kendimi kaptırmıştım ki sahile geldiğimi bile yeni yeni fark ediyorum. En sevdiğim yerde günbatımının devamını izlemeye koyuluyorum. Arkamı şehire veriyorum insanların gürültülü ve oyunbozanlığa bağlanmış hayatları, sokaklardan yükselen bağırışma sesleri, hareketli vızıltıları, görüntü kirliliği, gerçek dışı her şey.. İnsanların yaşadığı ve muhtaç olduğu bu şeyler benim için her zaman içerisinde olduğum ama en çok kaçmak istediğim şeydi. Şimdi ise ait olduğum tek şeye bakıyorum.. Bir adet gonca ve içerisinde tüm masumluğunu barındıran deniz. Benim tek gerçeğim buydu. İhtiyacımın tamamı, yaşama umudum buydu. Bugünlük bu kadar goncama iyi bak. Onu emanet edebileceğim tek kişi sensin. Yong'a iyi bak..
yong'