[7]

267 42 59
                                    




Gerginlikle parmaklarımla oynuyordum. Arabanın içinde nefeslerimizden başka ses yoktu. Her şey normal giderken beni eve bırakacak olması ikimizi de sessizleştirmişti. Gerçekten hep onunla kalayım istiyordu. Bu mümkün değildi, ben onunla kalamazdım. Derin bir nefes alıp ellerimdeki bakışlarım onun yan profiline çıktı. Bir eli dizinde, diğer eli de direksiyondaydı. Üstünde beyaz, iki düğmesi açık bir gömlek; altında da siyah kumaş bir pantolon vardı. Yakışıklı yüzü sinirden kasılmıştı.

Sessiz kalmayı sevsem de böyle garip durumdan hoşlanmadığımı fark ederek bakışlarımı ondan çektim ve iç çekerek cama çevirdim.

Birkaç saniye sonra parmaklarını yanağımda hissettiğimde kaşlarım havalandı ve ona döndüm. "Canını sıkan bir şey mi var? Sorun olur diye mi tedirginsin."

"Hayır, neden sorun çıksın ki?" dedim.

Gözleri kısa süreli bana döndüğünde ne demek istediğini anladım. Araba sürdüğünden çekmek zorunda kaldığında gözlerini ben de gülümseyip yanağımı okşayan elinden uzaklaştım.

Annemlerin beni merak ettiğinden sorun olacağını falan düşünüyordu ama öyle bir şey olmayacaktı. Onlar beni umursamayacaktı bile.

Araba evimin önünde durduğunda istemeden astım suratımı. Bir yere ait hissetmemek böyleydi, biliyordum. Küçüklüğümden beri hiçbir yere ait hissedememiştim çünkü.

Arabadan önce ben indim. Chan inmez sansam da o da indi arabadan. İndiğini gördüğümde sakince bekledim yerimde. Yanıma ulaştı, uzun saç tutamlarımı okşadı. "Gelmek istediğin an seni almaya geleceğim tamam mı?" dedi.

Kendimi bir yere ait hissetmek ne demek bilmiyordum.

Fakat birine ait olmayı istemek ne, biliyordum.

"Chris," dedim sakin bir tonda.

"Söyle güzelim." dedi baskın bir tonda.

"Benimle içeri girip o iğrenç aile yemeğinde bana eşlik eder misin?"

Aramızda sessizlik oluştu. Buraya gelmek için ısrar etmiştim ama o her seferinde yanında durmak istemediğim için sanmıştı. Fakat öyle değildi. Aile yemeği yenilecekti ve benim de o masada olmam zorunluydu.

"Bunu mu istiyorsun?"

"Bunu istiyorum," dedim gözlerimi kırpıştırırken. Saçımdaki elini elimin arasına aldım. "Senin yanında olmak istiyorum." Tuttuğum eli elimi sıktı destek verir gibi. Arabayı kilitlediğinde ise bana vermesi gereken cevabı verdi. İçimdeki rahatlık hissi ile kendimi tamamen ona bıraktım. El ele tutuşmayı bırakmadan bahçe kapısından içeri girdik. Ev tahmin ettiğim gibi sessizdi ve bahçede abimin arabası vardı.

Jisung da burada olmalıydı.

Dördünü bir arada görmeye hazır değildim, gergindim. Yanımdaki adama döndüğümde oldukça rahat olduğunu gördüm. Bu beni biraz olsun sakinleştiriyordu. Uzanıp kapı zilini bizim için çaldığımda çok kısa sürede kapı açıldı.

Biz ele eleyken kapıyı Ryujin açtığında bu detayı unuttuğumu fark edip kendime geldim. Şaşkınlıkla bize bakarken kenara çekildi ve "Hoş geldiniz efendim." dedi.

Chris onu tanımadığında yüzüne bile bakmadan önden eve girdi. Ben Ryu'ya dönüp sadece gülümsediğimde gözlerindeki ayıplar ifadeyi görebiliyordum.

Umursamamayı tercih ettim.

Birlikte el ele ana salona girdiğimizde sessizce herkesin bir köşede oturduğunu fark ettim.

rakı içmeyi bilmesen tanışabilir miydik, chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin