mini fic bu biliyorsunuz degil mi cok yakinda bitirecegim🥹✧
Ellerim arkamdaki masaya tutunmaktan başka çare bulamadığında birkaç kağıt parçasının üstünde kaydı kalçam. Bir elim destek için karşımdaki adamın boynuna dolandığında araladığım dudaklarla kabul ettim dilini. Aceleci tavırlarıma karşın o çok rahattı ama benim yetişmem gereken bir yer vardı.
Dudaklarımızı zor da olsa ayırdım. "Chris," diye sızlanarak seslendim ona. O ise ayrılmış dudaklarımızı umursamadan bluzumun açık bıraktığı boynumu öpemeye, morluklar bırakmaya başlamıştı. "Artık gitmem lazım." dedim zorla.
"Gidersin." diye baştan savma bir cevap verdiğinde ne yapacağımı bilemeden yumdum gözlerimi ve başımı geriye atarak ona daha çok alan tanıdım. Gitmek istemiyordum ama gitmem gerektiğini biliyordum. Eğer bu sefer de gitmeseydim Jeongin kafayı yerdi.
"Siktir!" dedim kendimi tutamadan acıyan ama aynı zamanda zevk veren ısırıkla. Eli şortumun açıkta bıraktığı uyluğumu sıktı. "Sakın." dedi düz bir tonda. Küfür etmemden hoşlanmıyordu. Bu minik uyarısı da acıtsa da sessiz kaldım.
Yarım saatten uzun bir süredir odasına kapanmıştık, eve gitmek gibi bir seçenek varken onun dersliğinde sevişiyorduk. Derste gezdiği koridorda bakışlarımla onu tahrik ettiğimi tabii ki kabul ediyordum ama onu rahatlatacak bir ağız işi vermiş, ilgilenmiştim zaten. Devam edersek henüz bastırdığımız duygular tekrar açığa çıkacaktı.
Omuzlarına iki elimi koyup bastırdım. Anlamış olmalı ki geri çekildi. Dağılmış beni süzdü kendisinin farkında olmadan. "Arkadaşlarınla buluşmak için ne kadar da heyecanlısın öyle." dedi.
Tebessüm ettim derin bir nefesle. Ona doğru eğilip açılmış düğmelerini ilikledim, yakasını düzelttim. Dudağımdaki glossun bulaştığı dudak kenarında parmaklarımı gezdirip sildim. "Aramaya devam edip bizi rahatsız edecek, hem evde de devam edebiliriz." Ellerimi saçlarına çıkardım. Çekiştirerek bozduğum saçlara şekil vermeye çalıştım.
"Kendin istedin, sabah evden çıkmadan önce seni masamda,"
İşaret parmağımı dudaklarının üstüne yerleştirdim. "Devamının getirme." dedim. "Bence tüm bunlara evde devam edebiliriz."
"Yaramazlık yapıyorsan bedelini ödemelisin."
Dudaklarından hızlıca bir öpücük aldım. Altımda buruşmuş kağıtları önemsemeden yüksek masadan indim. "Ben zaten ödedim." dedim omuz silkerek. Yere attığım çantayı eğilip aldım. Eğildiğim sırada kalçama yediğim tokadı şimdilik görmezden geldim. Masadaki telefonuma uzandım. "Gidiyorum ben." dedim. Ona bakarken geri geri adımlar atmaya başladım.
Başını salladı. "Çok geç gelme, ben birazdan eve geçeceğim."
"Tamam anne!" dedim. Kaşları havadan bana bakarken güldüm ve el sallayıp derslikten çıktım. Etrafıma bakınırken kimsenin koridorda olmayışından faydalanıp hızlıca yürüdüm. Telefonumun kamerasını açıp dağılmışlığımı toparlamak istedim. Glossumu sildim, üstümdeki bluzu düzelttim. Saçlarımı ellerimle karıştırıp belli bir düzene sokmaya çalıştım.
Yine de her türlü düzülmüş gibi duruyordum.
Çantamdan bir nemlendirici çıkarıp Chris'in öpmekten şişirdiği ve dişlediği dudağıma sürdüm. Bu sırada açık alandaki otoparka ulaşmıştım bile.
Arabamın önünde bekleyen Jeongin'i görünce ona el salladım. Telefonumu ve nemlendiriciyi tekrar çantama attım. Gözleri üstümde ve boynumda gezindiğinde masumca gülümsedim. "Her seferinde beni birileriyle seviştiğin için bekletmeyi bırakman lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rakı içmeyi bilmesen tanışabilir miydik, chanlix
أدب الهواة[mini fic] pahalı markalar, parlak mücevherler ve ışıltıdan hoşlanan lee felix'in hayatına ansızın dahil olur bang chris.