"Bence odaları biraz daha geniş tutalım. Hatta banyoyu iki katı daha genişletirsek eşyalar sıkışık bir şekilde durmaz. Ferah görünür, sen ne düşünüyorsun?"
Önümde duran temiz kâğıda örnek amaçlı bir oda çizdiğimde yanı başımda oturan Minseok çizimimi incelemişti meraklı gözlerle.
"Ah evet, çok haklısın. Bu şekilde daha iyi durur, bu odayı taslak amaçlı daha düzgün bir şekilde çizip Bay Park'a onaylatabiliriz sonra."
Başımı sallayarak yeni bir kağıt çıkardığımda geriye yaslanmış ve kollarını kaldırarak esnemişti. Kalemlerden birini alarak kocaman gözlerle inceledim.
"Bu kalem, aşırı, aşırı çok fazla pahalı fakat mükemmel ve ötesi çizen kalem değil mi?" dolu bir hayranlıkla söylediğim tanım şekline güldüğünde kalemi elimden aldı.
"Evet, en az kiram kadar. Ama çok kaliteli. Bay Park kaliteli şeyleri sever." bana sinsi bir gülümseme verdiğinde söylediği şeyi duymamazlıktan geldim ve bakışlarımı kaçırdım. Zihnimde canlandırdığım odayı tamamen kâğıda aktarmaya koyulduğumda yeniden konuşmuştu.
"Ya fazla yeteneklisin, yada Bay Park seni seviyor."
Çizimimi durdurdum fakat başımı kaldırmadım. Sadece söylediği şey yüzünden tüm işlevlerim aniden duruverdi.
"Nasıl yani?" kalem kutusundan bir kalem alarak evirip çevirdiğinde bir süre sustu.
"Yani... Bu şirkete girebilmek için çok uğraştım. Ama sen, beş dakikada bu şirkete girebildin. Bay Park, herkesi bu şirkete almaz, seçici biri. Onun için değerli olmalısın."
Söylediği cümleler başımı utançla yere eğmemi sağladı. Sesinden ne kadar eğlendiği belli oluyordu. Kaşlarımı çattım ve çizimime devam ettim.
"Çöpçatan seni." bana bir sürü şey söyledi sonra. Yaklaşık beş aydır bu şirkette çalıştığından bahsetti, Jongdae'ye platonikmiş. Ama Jongdae onu görmüyormuş bile. Bu durumun, onun için ne kadar can sıkıcı olduğunu tahmin edebiliyordum. Beta olduğundan bahsetti. Ayrıca Min, dedikoducunun tekiydi. Sonunda odanın tasarımı için işe yarar bir taslak oluşturduğumda, Minseok yeniden esnemişti.
"Bay Park'a göster. Beğeneceğinden eminim."
Nedendir bilinmez, ayak parmaklarıma dek heyecanın bedenimi sardığını hissettim. Çok fazla hevesli görünmemeye çalışarak çizimi elime aldığımda Minseok çoktan telefonuna sarılmıştı bile. Heyecanla alt dudağımı yaladığımda ise Chanyeol'un odasının önünde dikiliyordum.
Saçlarıma ve kıyafetime son defa şekil verdiğimde kapıyı çalmadan içeriye dalmıştım. Yanı başımda bana dik dik bakan ve masasında oturan Jongdae'yi görmezden geldim. Eh, patronla yakın olmanın yararları deyip geçeceğim.Chanyeol'un çatılan kaşları görüş alanıma giren ilk şey olmuştu.
"Kapı çalma kuralı diye bir şey var Baekhyun."
Kocaman bir iç çektim ve kapıyı kapattım. Masasına yaklaşarak kağıdı önüne patavatsızca koydum. Gözlerime uzun uzun baktı, ardından taslağı inceledi. Bir kaç dakika sonra, ben sıkıntıdan oflarken bana seslenmişti.
"Buraya gel Baekhyun." kucağını işaret etti aynı zamanda.
"Chanyeol! Şirketteyiz." ettiğim ikaza aldırış etmedi, elleriyle yeniden kucağını işaret ettiğinde gözleriyle ne kadar sabırsız olduğunu bana ispatlamaya çalışıyordu.
"Baekhyun," gözlerimi devirdim. Ofis fantezisi vardı. Kesinlikle. Masanın etrafından dolandığı moda sandalyesini geriye çekip oturmam için bana alan sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Alpha's Heart/chanbaek
FanfictionBaekhyun'a dokunan Chanyeol ve onun dokunuşlarına hemen tav olan Baekhyun.