16.bölüm

435 28 0
                                    

Yağmurlu ve kararık bir hava hâkimdi. Dışarısı soğuktu fakat Chanyeol'un yaktığı şomine sayesinde dağ evi, insanı terleticek seviyede sıcaklamıştı. Banyodan yeni çıkan ve kendimi artık daha rahat hisseden Baekhyun, üzerine onun kazaklarından birini geçirmiş ve şömine başına geçmişti. Evin sıcaklığı yüzünden terlemek istemiyordu, bacaklarının serin kalmasını istemişti. Vücudu kupkuru kalmış ve uykusu neredeyse gelmek üzereydi. İnsanlardan uzak, çok uzaktaydılar. Sessizliğinde bunda bir etkisi vardı. Chanyeol odasında bir süreliğine uyuyacağını söyleyerek çıkmıştı. Evde çıt dahi yoktu.

Baekhyun nefes almaktan korkarmışcasına bir nefes verdiğinde bacaklarını kendine çekmiş ve başını dizlerine yaslamıştı. Chanyeol'dan uzak kalmak bok gibiydi ona göre. Ona çok fazla alışmıştı, onsuz kalmanın düşüncesi dahi kalbini parçalıyor ve nefessiz bırakıyordu kendisini. Chanyeol'u uzun bir süredir öpmemiş olmanın verdiği üzüntü ve özlem, içinde bir şeylerin uyanması cesaretle harmanlanmıştı. Bu cesaret ise aniden başını kaldırmasına ve Chanyeol'un odasına gitmesine neden olmuştu.

Kapının önünde kararsız bir şekilde dururken sessizce iç geçirdi. Evin sessizliği yüzünden dışarıdan gelen yağmur seslerini bile idrak edebiliyordu. Yağmurlu havalarda uyumayı seviyordu, fakat aklı ve bedeni ona uykuyu hor görüyor, uyumasına izin vermiyordu. Üzerine bol gelen kazağın kollarını çekiştirdi ve ne yapacağını bilememenin verdiği o çaresizlikle etrafına baktı. Az önce şömine başında iken gelen cesareti bir ateş gibi sönmüştü.

Burnuna Chanyeol'un o klasik kokusu doldu. Uyurken ne kadar güzel göründüğünü düşündü Baekhyun. O görüntüler, fotoğraf kareleri gibi zihninde dolaşıp durduğunda odaya girmeden önce son bir kez derin bir nefes almış ve dizlerinin biraz üstünde biten kazağı aşağıya çekiştirmişti. Aralık, kırık beyaz renginde kapıyı ittirerek odaya ürkek bir bakış attı. Sandığının aksine Chanyeol'u uyurken değil, sırtını başlığa dayamış bir vaziyette yakaladı.

Okyanus mavisi gözleri, Baekhyun'un üzerinde dolaştı. Çıplak bacaklarında kısa bir süreliğine dolandıktan sonra uzun bir süre onun yüzünü incelemişti donuk gözleriyle. Baekhyun bu süre zarfı içinde sadece onun yorgunlukla donatılmış güzel gözlerini izleyebiliyordu. Chanyeol, yaslandığı yatak başlığından doğruldu, bu hareketi karnındaki kasların gerim gerim gerilmesine ve Baekhyun'un yutkunmasına neden oldu. Lezzetli dudaklarını yalaması, Chanyeol'un gözlerinden kaçmamıştı. Bu hareketi alfanın serserice sırıtmasına sebebiyet vermeye yakındı.

Hayalet sessizliği odayı esir almış gibiydi, ikiside konuşmuyor, sadece bakışarak birbirleriyle sevişiyorlardı. Chanyeol'un gözlerinin her yerinde dolaşması, Baekhyun'un vücudunda akan tüm kanın karnında toplanmasına ve heyecanlı, titreyen bir nefes vermesini sağladı. Vücudunda gezintiye çıkan şeyin, sadece gözlerinin olmasını istemiyordu. Bütün benliğiyle onu istiyordu, sonsuza dek ona ait olmak istiyordu. Küçük, ıslak ve cehennem ateşiyle yanan cennetine onu da davet etmek istiyordu. Yanmak istiyordu. Yanmak istiyorlardı, yanacaklardı.

"Buraya gel Baekhyun." Chanyeol boğuk bir fısıltıyla mırıldandı ve Baekhyun onun teklifini geri çevirmedi. Sanki Chanyeol'un bunu söylemesini bekliyormuş gibi ayaklarını yatağa doğru hiç şaşırmadan ilerletti. Tam karşısında dikildi ve dağınık, kumral saçlarıyla kendini sergiledi.

Chanyeol, koyu kırmızı pikeyi üzerinden ittirdi ve Baekhyun'u izlemeye kaldığı yerden devam etti. Dünyanın en güzel tablosu gibiydi Baekhyun, Tanrı onu yaratırken asla aceleye gelmemişti. Her bir zerresine özen göstere göstere yaratmıştı. Nefes kesiciydi, Chanyeol'u sınamak için yaratılmış gibiydi. Dünyanın, en zengin tablosuydu. Kimse ulaşamıyordu bu tabloya, Baekhyun herkese burun kıvırıyor ve herkesi reddediyordu. Şimdi, asıl sahibini bulmuştu ve kendini ona sunmaktan başka hiçbir şey yapmayacaktı.

The Alpha's Heart/chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin