Köylü

257 21 6
                                    

Köylü

Hava iki kere karardı ve tekrar aydınlandı. Bu esnada Myra, temiz su alabilmek için köyden ayrılan bir kafilenin peşine, elindeki boş bir fıçıyla takılmış ve o fıçıyı dolu halde geri taşırken, daha da fazla zorlanmıştı. Rüzgarlar soğuktu ve Effil kürkü bile zar zor sıcak tutuyordu. Kahinin eski evinde ateş zar zor yanıyor, çoğu zaman kalaslar arasından sızan havayla söndürülüyordu. Dereden akan su bile soğuktu ki, onu içtiği zamanlarda, Myra, kendini yavaşça ölümün kollarına bırakıyor gibi hissediyor, içtiği suyun temizliğinden değil, basitçe sıcaklığının düşüklüğünden yakınıyordu. Yorganlar sıcak tutmuyordu geceleri; o kahrolası esintiler, evin kim bilir nerelerinden içeri sızıyorlar, kendilerine bir boşluk yakalayıp, bir yerden, Myra'yı okşuyorlardı. Bu iki korkunç geceden birinde, Myra, buzdan bir kurdun yatakta, üzerine atlamış olduğuyla ilgili bir kabus gördü ki, bundan uyandığında, bir daha uyuyamayacakmış gibi hissetti. Sıcak bir şeylere ihtiyacı vardı. Uzun uzun ateşin başında oturmak, orada uyumak, hatta ölümcül olmasa, o şöminenin içine girmek istiyordu.

Uzun bir uykuya dalmış Brom'un sargıları için şarap kaynatıyordu arada. Çok cılızca yanan ateş, adeta körüklenemiyor, tepesindeki kazanı gerekli sıcaklığa getirmesi, bazen saatler sürüyordu. Hazır olduğunda bile, hemen soğuyor, çoğu zaman, merdivenlerden yukarı taşınana kadar, şifacının önerdiği çığlık attıran kaynarlığını kaybediyordu. Belki de bu yüzden uyanmıyor. Diye düşünmüştü Myra, yanında bir cesetle geçen iki gece boyunca. Dolabın ve bahçedeki alet edevat kulübesinin içinde konuk edilen Baggier ve Soulethar ailesinin üyelerini, daha birinci günden, dualarla sonsuzluğa uğurlamıştı. Kimsenin, hatta, muhtemelen artık burada bir şey bile bulunamayacağını düşünen o hırsızların bile olanları görmediğinden emin olmuş, yavaş, ama ihtiyatlı davranmıştı. Onun dışında biraz evi temizlemişti. En göze batan örümcek ağlarından ve onların sahiplerinden kurtulmuş, kendini bir çeşit fare katili ilan etmiş ve mutfakta, o pis maşrapanın içerisinde bulduğu kağıdı tekrar okumuştu: Senden birkaç adım öndeyim, Bromath.

Bu pis, ıslak kağıt parçası, tek başına öyle sorular türetiyordu ki: Brom'un bu eve geleceği nasıl tahmin edilebilmişti? Bu not, neden bizzat ona yazılmıştı? Yazarının, Brom'dan birkaç adım önde oluşu, ne anlama geliyordu? Şu halde, Brom, eski bir dostuyla, ya da düşmanıyla bir yarış içerisinde miydi? Bunlardan ziyade, bu kağıt parçası, tek başına, Myra'nın haftalardır gömmeye uğraştığı bir soruyu yüzeye çıkarıyordu. Bu soru, notun yazarıyla ilgili değildi, ya da ne demek istediğiyle; esasında gayet basit bir soruydu: Brom kim?

O yabancı ki, yolculuğunun başından beri Myra'nın peşine takılmış, gereğinde onu korumuş, gereğinde bilgilendirmişti. Ok ve yay kullanmayı öğretmiş, ona, akşamları fazladan birkaç elma getirmiş, dostane davranışlarıyla, her ne kadar Myra, bunu, onun yüzüne söyleyemeyecek olsa da, evet, Myra'nın güvenini kazanmıştı. Tam da bu yüzden Myra, bu yeni yüzeye çıkan soruyu gömmüştü, çünkü, göründüğü haliyle, Brom'un eskiden kim olduğu önemli değildi. Önemli olan, şu an Myra'ya destek oluyor, ona yolculuğunda eşlik ediyor oluşuydu. Ancak öyle garip ki; Bana bir şekilde tanıdık geliyor. Aynı anda hem Effillileri, hem de Conrad'ı anımsatıyor. Uzun lafın kısası, Sistra'dan kovulduğumdan beri, yakınımda hissettiğim herkesin yüzlerinin bir birleşimi gibi gözüküyor.

Brom, garip bir şekilde, Blaike'in büyümüş, hafif kırışmış yüz hatlarını da anımsatıyordu. Saçları Effil bronzuydu, şimdi düşününce. Davranışları, kullandığı kelimeler ve tavrı, öyle samimiydi ki, Myra, ondan şüphe etmekte kısmen güçlük çekiyordu.

Myra'nın ondan başka kimsesi yoktu ki. O olmasa, Myra bir cesetti. Tam da bu yüzden, Myra, notu, Brom uyanana kadar görmezden gelmeyi seçmiş, gördüğü ikinci an, tekrar okuyup, bu düşünceleri aklından geçirdikten sonra, onu tekrar bir çekmeceye tıkmıştı. Nottan sonra, mutfağı da biraz temizlemişti; yemek tabakları olan maşrapaları tezgaha dizmiş, birkaç akrep öldürmüş ve küflü yiyecekleri evden atmıştı. Karınca yuvalarına, sargı bezlerinden artma şarabı dökmüştü, çünkü temiz su, burada, şaraptan bile daha değerli bir kaynak olarak öne çıkıyordu. O tek fıçı su ki, Myra, onu sadece içmek için kullandı. Uyandığı zaman çok susamış olacağından, Brom'a da bir miktar ayırdı.

Beyaz SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin