Korkak

344 28 5
                                    

Korkak

"Lord Traldar sizi görmek istiyor, efendim." Diye uyardı muhafız Edon'ı. Fakat bu soruya vereceği cevabın, bir önemi olmayacaktı. Traldar, istediği zaman bu odaya girecek, istediği zaman Edon'ı da buradan çıkarabilecekti. Onunla ilk tanıştığım gün bir köleye bakıyorum zannetmiştim. Önemli olan kişi, Andrian'dı ve bu da onu eşlikçisiydi sözüm ona. Lazımlığını temizleyen bir hizmetçi. Resmi konumuna rağmen, Traldar, her zaman bir köle misali giyinirdi. Pis çuval cübbesi, içinde kahverengiye bürümüş beyaz kumaş, altına hasır bir pantolon ve saçlarında kir. Herhangi biri, Traldar'ı, Tuz Kalesi'nde çalışan bir köleyle karıştırabilirdi. Edon, onun Sör Hugh'u ateş verişini ve ölmeden hemen önce söndürüp, bir hücreye tıkışını gördüğünde, onun bir büyücü olduğunu zannetmişti. Ardından büyücülerin kılık değiştirme gücü olduğunu da hatırlamıştı, bir yerde okuduğu bir paragraftan. Bu bilginin doğruluğu meçhuldü, ama şayet doğruysa, Traldar, annesini öldüren sihirbazın kılık değiştirmiş bir tasviri olabilirdi. Belki de bütün Mangas ailesini öldürene kadar durmayacaktı bu deli. Kapı muhafızımı öldürüşüne tanık oldum. Adamın iç organlarını kusmasını sağladı. Bu nasıl bir büyü? Dünyadaki hangi güç buna kadir olabilir? Produria'ya gelmeden önce, Edon, uzunkulakların, namı diğer Elf'lerin sadece masallarda yaşayan kahramanlar olduğuna inanmıştı. Cinsleri her ne olursa olsun, hangisi olursa olsun güzel denebilecek bu yaratıklar, masallarda onlardan misliyle küçük cüce adı verilen başka yaratıklarla savaşırlardı. Öncelikle Elf'lerin gerçek olduğu su yüzeyine çıkmıştı, takiben Yllaria, ona Ejderha Koyu isimli bu masalsı yerin hakiki oluşundan bahsetmiş, Edon'ı cücelerin de gerçekliğine inandırmıştı.

Edon'ın hücresinde on raf dolusu kitap vardı ve esirin de bunları inceleyecek zamanı. Kitaplarda gördüklerine inanacak olursa, Elf'lerin memleketi, Leandrianna adı verilen bir krallıktı, başkentleri Sarganita'ydı; cücelerin krallığının adıysa Rilbezeki'ydi. Başkentlerinin isimleriyle aynı. Kendisine sorulacak olursa Sorgio, bu yeni bilgileri, Rhen denen o yaşlı bunağın postanesinde akıllıca kullandırtmıştı ve Edon karşılığını birkaç hafta içerisinde bekliyordu. Eğer bu plan asılsız çıkacak olursa, yedek planı Köy Kılıçları'ydı. Produria'nın, yani Köyler Krallığı'nın hükmü altında birçok önemsiz lord ve senyörler, kalelerini muhafaza etmek ve bazı küçük, önemsiz iç savaşlarda sallayabilmek için, yerleşim başı elli kılıçlık bir garnizon tutuyorlardı. Bu kılıçların eğildiği doğrultuysa Produria'yaydı. Krallarına duydukları biat, bir emir altında şehre saldırmalarına sebep olabilirdi. Yarımadada yüzlerce küçük köy vardı. Bu da binlerce asker oluştururdu. Bir şehri kuşatmak için yeter de artardı bu. Fazla dayanmalarına bile gerek olmazdı. Zira, Lord Hepharius yolda olurdu. Küçük damadı için her şeyi yapardı o. Miadria'da ikamet eden lord, şu an Produria zindanlarında çürüyen Dalmaçyalı'nın meşru babasıydı. Sör Hugh, babasını bir evlilik yüzünden terk etmiş ve kendini denizin öbür ucuna atmıştı ama o adam, oğlunun yerini öğrendiği anda, onu almaya gelirdi. Bunun için şehirleri yıkardı. Produria'yı bana teslim ederse ben de ona oğlunu veririm. Sonra varisini istediği fahişeyle evlendirebilir. Bu, aslında zor zamanlarda Edon'ın yanında sadakatle durmuş Sör Hugh'a ihanet etmek olurdu ama şövalye uyarılmıştı. Bu yolculuğun zorlu olacağı hususunda uyarılmıştı.

"Hava son zamanlarda çok kapalı." Dedi Traldar, içeri girdiğinde. Cübbesinin eteklerini peşi sıra sürüyordu. Elinde, bir büyü kitabı olabilecek, kahverengi kapaklı bir cilt vardı. Traldar, kitabı parmaklarından birinin üstüne kapayarak, belirli bir sayfayı işaretlemişti. Geçip şifonyer başındaki sandalyeye oturdu. Pencere sekisinde oturan Edon'a dikti bakışlarını. "Bir fırtına yaklaşıyor diyorlar. Alimlerden birinin söylediğine göre, güneş, bulutlarına arkasına daha önce bu kadar uzun saklanmamış. Ben, güneşi en son gördüğümde buradaki ilk haftamı tamamlıyordum. Yorucu bir savaştan çıkmıştık ve askerlerimizin ölüşünü izlemiştik. Onları gömmüş ve yaslarını tutmuştuk. Şehri tecrit altına almıştık ki, hiçbir tüccar burada olduğumuz bilgisini sızdıramasın. Senin tahttan indirildiğin haberi geldiğinde, bir tüccarın anlatabileceği hikayelerin fazla dikkat çekmeyeceğini düşündük ve ticaret rotalarını yine açtık. Ardından, şaşırtıcı bir şey oldu. Kral tahttan inmişti ama, elimizde, ondan gelen bir mektubu tutarken bulduk kendimizi. Bize savaş ilan ediyordu."

Beyaz SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin