Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn🥰
Mutluluk... Neydi mutluluk? Kelime anlamı, bütün isteklere eksiksiz bir biçimde ve sürekli olarak erişmekten duyulan kıvanç durumu. Peki bu hayatta hangimiz mutluydu? Mutlu olmak için illaki kayıplar mı vermemiz gerekiyordu? İnsan elindekilerle de mutlu olmayı beceremez miydi?
Ben becerebilirdim belki de. Ama hayat benim elimde bir şey bırakmamıştı ki yetinebileyim. Daha 7 yaşımda annemi kaybetmiştim. Sadece annemi değil yaşam enerjimi de kaybetmiştim. Annem çok enerjik bir kadındı. Sözünü asla sakınmaz ve oldukça dobra biriydi.
Bir gece ansızın gitti annem. Sonrasında da babam. Babama en ihtiyaç duyduğum anda babam yoktu. Daha 7 yaşında küçüçük bir çocuktum. Sevgiye ve ilgiye aç bir çocuktum.
Ben oyun oynamam gereken yaşta başımın çaresine bakmayı öğreniyordum. Babam bizi en çok ihtiyacımız olduğu zamanda terk etmişti. Ve ben babam gittikten sonra büyümüştüm. Kaç yaşında olursan ol, insan sevdiğini kaybedince büyür..
Ben babamın beni sevmesini çok istemiştim. Babamı çok seviyordum. Onun da bana aynı sevgiyle yaklaşmasını çok istemiştim. Öyle olmamıştı lâkin. Babam annemin yanında bana iyi davranıp, annem olmadığında benim yüzüme bile bakmıyordu.
Aras'a karşı öyle değildi. Herkes Aras'ı seviyordu. Hep baş köşedeydi. Bense her zaman geri plana atılandım. Belli bir yaşa gelene kadar bunu anlayamamıştım. Sonrasında ise taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Ben hep sevgiye aç bir çocuktum. Ve başkasını nasıl sevebileceğimi kimse öğretmemişti bana.
İnsan hayat için mücadele ettiğinde başına gelecekleri tahmin edemiyordu. Benim babam yoktu. Annem de yoktu. Tutunacak bir dalım da yoktu. Bu yüzden kendimi kitaplara vermiştim. Her şeyi kitaplardan öğrenmiştim.Bir tek sevgiyi kitaplardan öğrenememiştim...
Karşımda duran Şükrü'yle kal gelmiş gibi bakakalmıştım âdeta. Herkesin içinde bana sözlüm demesiyle herkes bir bana bir Şükrü'ye bakıyordu. Bakışlarımı tek tek herkeste gezindirdim. Nihayet bakışlarım az önce koyun koyuna uyuduğum adama çevrilince gözlerindeki kırgınlık ve soru işaretlerini gördüm.
"BASILDINIZ! NE YAPIYORDUNUZ KOMUTANIM SİZ HAA!" diye bakışmamızın içine etti Muzaffer.
"Sözlün mü?" diyebildi Kartal sonunda. İnme inmişti adama resmen.
Bir çimdik mi atsak acaba. Adam kaldı öyle, dedi sol melek. Yine ve yine haklıydı.
"He sozlümdür. Sen kimsun ula?" diye yükselerek kendini tekrar belli etti Şükrü. Kartal ise anlamaz bakışlar atıyordu bana.
Bense sonunda konuşmayı akıl ettim. "Şükrü, senin ne işin var burda?"diye sorduğumda bakışlar tekrar bana döndü. Mikroskop altındaymış gibi hissediyordum ve bu beni ciddi anlamda geriyordu.
" Senun gelduğunu duydum. Sonra hastaneda dediler hemen geldum. İyi misun? Bir yerunde birşey yoktir emu? "dedi hasar tespiti yaomak istercesine bana bakarken.
" Biri artık ne olduğunu açıklayacak mı? "diye soran Sare oradakilerin iç sesi olmuştu.
Derin bir nefes akarak konuşmaya başladım." Şükrü, benim liseden arkadaşım. Aynı zamanda aile dostumuz Mahir amcanın ve Gülseren teyzenin oğlu. Sadece arkadaşım yani. Ortada sözlü olma gibi bir durum yok. "dedim. Son cümleyi Kartal'ın gözlerinin tam içine bakarak söylemiştim.
"Ayup edeyusun Kavin'um hiç yakişayi mu ağzuna boyle şeyler." dedi Şükrü gülerek. Oldukça keyifliydi. Allah'ım sabır ver!
"Şükrü, bu gülüşünün son gülüşün olmasını ister misin?" diye sordum sakinlik akan sesimle. Şükrü ise hemen cevapladı. "Hayur Kavin'umm!" dedi sevgi dolu cümlesiyle mahur mahur bakarken.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAVİN
General FictionBaşarılı bir avukat ve başarılı bir askerin hayatı anlatılmaktadır.