8. BÖLÜM

137 16 12
                                        

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn❣️

Çaresizlik.. Hayatta hepimiz çaresiz kalıyor, kimi zaman zor seçimler yapmak zorunda kalıyorduk. Bazen de yapamıyorduk. İşte buna çaresizlik deniliyordu. Peki ya bir insan çaresiz kalınca ilk kimin yanına koşardı? Annesine mi? Babasına mı? Ben hiçbirine koşamamıştım. Yapayalnızdım. Evet yalnız kalmak bir seçimdir ama yalnız bırakılmak bir mecburiyettir. Ben yalnız bırakılmıştım. Değer görmemiştim.

Özellikle de babam tarafından...

Şimdi ise bana değer verdiğini düşündüğüm bir kişi kollarımın arasında can çekişiyordu. Gözleri bende odaklanmıştı. Sert bakışları gölgelenmişti. Korkuyla tekrar bağırmaya başladım. "YARDIM EDİN!" dedim korkuyla.

Bu korku bana tanıdık gelmişti. Annem.. Vuruluşu... Çığlık çığlığa ağlayışlarım...

Kafamı iki yana salladım. Hayır gidemezdi. Bana değer veren bir kişi daha gidemezdi. Olmazdı. En değerlim, annem gitmişken Kartal da gidemezdi. Kalbim acıyordu. Daha önce hiç böyle acımış mıydı?

Her geçen saniye daha da kötü oluyordu. İnsanlar çığlık atıyor, canlarını kurtarmak için etrafa koşuşturuyolardı. Kartal'ın timinin göz ucuyla etrafa dağıldığını ve birkaç tanesinin insanları uzaklaştırdığını görebilmiştim.

"A-avukat." dedi Kartal zorlukla. Hemen bakışlarımı ona çevirdim.

"Tamam, korkma. Seni hastaneye yetiştireceğim. Tamam mı? Sakın uyuma. Lütfen." dedim. Ağlayamıyordum ama canım yanıyordu. O sırada Muzaffer ve Boran yanımıza geldi.

"Dayanın komutanım, şimdi hastaneye gideceğiz." dedi Boran.

"Komutanım kolay kolay ölemezsiniz valla. Bana Sauna ısmarlayacaktınız. Öbür tarafta yakanıza yapışırım bak." dedi Muzaffer. Her ne kadar ortamı yumuşatmaya çalışsa da o da endişeliydi. Komutanı vurulmuştu. O sırada ambulansın siren sesini duyduk.

Kartal artık yerde yatıyordu. Kafası dizimdeydi. Ellerimi yüzüne değdirdim." Sakın uyuma! Bak geldiler. "dedim umutla.

Kartal zorlukla konuşmaya çalıştı."Boran. Son durum n-ne?" dedi. Boran bekletmeden konuşnaya başladı. "Sedat şerefsizi komutanım. 40 teröristle saldırmışlar. Etkisiz hâle getirdik merak etmeyin." dediğinde aklıma kızlar geldi.

Korkuyla Boran'a döndüm. "Kızlar? Esmalar? Semra Teyzeler iyi mi?" dedim. Boran evet anlamında kafasını salladı. "Evet iyiler Kavin hanım ama..." dedi. Neydi? Ama neydi?

O sırada ambulans geldi ve Kartal'ı sedyeye bindirdiler. Kartal sedyeyle giderken Boran'ın kolunu tuttum. "Ama ne Boran? Ama ne? Söyle." dedim. Korkmuyordum. Endişeleniyordum.

Tam Boran ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada Kartal elimi tuttu. Bakışlarım elimi tutan eline kaydı. Gözleri yarı açık yarı kapalıydı. Ne yaptığını bilmiyor olmalıydı ki elimi tutuyordu. Yoksa neden tutsun ki?

Yanık sana be işte anla artık salak, diye isyan etti sol melek. Bana neden yansındı ki? Adam vurulmuş düşündüğüm şeylere bak.

"Kartal..." dediğimde hâlâ elimi tutuyordu. Sedye yürümeye başladığında mecburen bende yürümek zorunda kaldım. Ambulansa binip hastaneye doğru yola çıktık. Kartal yol boyunca elimi bırakmamıştı. Diğerleri arkamızdan arabayla geldiler. Hastanenin önünde durduğumuzda hızla Kartal'ı yoğun bakıma aldılar.

Sedyedeki eli elimden kayıp giderken sadece izledim. Berbat bir hayatım olmuştu. Ve Kartal o pisliğin içindeki bana değer veren tek kişiydi. Şimdi onu kaybedebilirdim. Nefret ediyordum. Sevdiğim herşeyin herkesin ellerimden kayıp gitmesine ve benim öylece durup izlemekten başka çaremin olmamasından nefret ediyordum.

KAVİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin