Parlak şafağın öncesi gri gökyüzü hakimdi geceye,sigara dumanı kadar kederli sis soluk şehrin üstüne düşmüş,herkesi sessiz uykusunda avlayan canavar misali sızmıştı ruhların içine.Sedasız sokaklarda kara cübbesi ile ara ara geceye karışan şehrin sakinlerinden biri, ıslak kaldırımlarda cilalı pabupçlarını sürttüğü sıra,sokak lambaları da tüm gücünü yitiriyor,rahatsız edici karanlığa duyulan korkuyu körüklüyordu.Gürültülü nefesler boş sokaklarda yankılanrken,şapkası altında gizlenen gözleri ise çevreyi kolluyordu.Soluk parmakları kara cübbesini araladığında, burulmuş yırtık pırtık kağıttaki siyah ve beyazlar içerisindeki porte açığa çıkmıştı.Baygın bakışlı ve solgun yüzlü kısmen yaşlıca bitkin haldeki bu adam,ta kendisiydi.Gözleri dolandı başının ardına sarkan ağarmış saçlarına,iç geçirdi yılların yorduğu hırıltılı sesi ile.Portresinin altında ise kaba bir font ile kağıda işlenmiş yazı,onlarca kerenin ardından tekrar takıldı gözlerine, "Aranıyor!".Buruşmuş derisinin sarkmaya meylettiği parmakları güçlükle kıvırdı,her baktığında suçluluk hissettiği o kağıdı,yine sıkıştırdı ceplerinin birine ve sürüyerek devam etti adımlarına.Issız caddenin sonuna vardığında ardına baktı son kez,yarı yanan lambalar göz kırptı bakışlarına,boğucu soğuk hava ise kovarcasına çarptı suratına.Cadde kenarındaki kara arabasına yanaştı adımları,sessizce terk etme vaktiydi bu şehri artık.Soluk parmakları kapıyı açmaya yeltendiği sıra, sinsi adım seslerini dokundu kulaklarına.Ağırca dönerken göz bebekleri ardına,çok geç kalmışlardı olacaklara.Solgun güller gibi mor dudaklarına konan,saçları kadar ak bir pamuk bastırıldı.Ağır kokuyu aldıktan hemen sonra bilinci de karıştı,tıpkı ruhu gibi toprağın altına.Anlaşılan,bu ıssız şehirde onu hala unutmayan birileri vardı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Ardı
Mystery / ThrillerBir katil mi,yoksa saf kalpli mi?üzerine bulaşmış çamur gibi miydi iftiralar,yoksa ışıldayan bıçağa yapışmış kan izi kadar parlak mıydı gerçekler?