8

1.4K 85 43
                                    


Canlı yayından yeni çıkmıştık. 4 Saat boyunca Cs:GO oynamış, her vs attığımızdaysa ben almıştım. Artık chati Bulut'la çok dalga geçtiği için sinirlenip rekabetçi açmıştı ve giriş o giriş 3 saat oynamıştık. Şimdiyse sırtımı koltuğuma yaslamış, kalp krizi geçirmemek adına uzun uğraşlar vererek bilgisayar ekranımdaki Bulut'u izliyordum. Kameram kapalıydı, o ise telefonda konuşuyordu. Telefonla işi bitince mikrofonunu açıp ikimizi özel odaya taşıyıp ellerini çenesinin altına yaslayıp ekrana bakmaya başladı.

"Noldu?" diye sordum.

"Hiç, ne zaman kamera açacaksın onu merak ediyordum."

Gülümseyip anlık gazla kameramı açtım. Bu çocuk dengemi bozuyordu. Ya özgüven patlaması yaşıyordum ya da tam tersi bir şekilde düşüşe geçiyordum. Maç boyu ufak ufak bana yürümüştü ya da ben öyle algılamıştım. Bilmiyordum ama şu an ki ilişkimiz o kadar hoşuma gidiyordu ki. 1 Yıllık aşkımı daha da alevlendiriyordu.

Kameramı şak diye açmam karşısında şaşkınlıkla kaşları kalkınca yüzümdeki gülümsemem büyüdü.

"Gözlerin çok güzel." İltifatıyla şaşırsam da "Teşekkür ederim." dedim.

"Saçlarında," dedi. Gözleri ekrandaki görüntümde dolanıyordu.

"Yüzünde."

Tekrar teşekkür ettim. Utançtan kızardığımı hissediyordum.

"Çok güzelsin valla!" diye mırıldandı. Şaşkındım, daha önce arkadaşlarım dışında kimseden iltifat almamıştım.

"Saol da abartıyorsun biraz. Yani bir Kendall, Bella deği-" sözümü kesip hemen atlamıştı.

"Sus banlarım yoksa."

Küçük kahkahama engel olamamıştım.

"Boyun kaç?" diye sordu. "1.76" dedim. Gözleri büyürken dudakları aralandı.

"Ben seni öyle 1.60 bir şey sanıyordum."

Uzundum, anneme verdiği için teşekkür ettiğim tek genetikti bu. Bulut 1.88'di. Her şeyini biliyordum.

"Nerede yaşıyorsun?" dedi.

"İstanbul'dayım." dememle dişlerini göstererek sırıtıp "Ben de haftaya İstanbul'a taşınıyorum." dedi.

Kafamı salladım. Eğer bize yakın bir yere taşınırsa ben biterdim. Yok olurdum. Felaketler yaşanırdı. Çisem cesedimi evden sürüye sürüye çıkarırdı.

"Numaranı verir misin?" Ani isteğiyle elim ayağım birbirine dolanmıştı ama zorda olsa klavyeyi bulmuş, onun mesaj sekmesine girip numaramı göndermiştim. Mesajı görmesiyle telefonunda birkaç şey yapıp bana wpden mesaj atarak numaramı doğrulamıştı. Hızlıca kaydedip ona döndüm.

"3. Sınıf öğrencisi miydin?"

Kaşlarım kalktı, beni mi araştırıyordu?

"Hayırdır, bilmediğim bir hayranım mı var?" diye sordum. Ellerini teslim olmuşçasına kaldırıp "Bilemiyorum artık!" dedi.

"Evet," dedim. "3. Sınıf öğrencisiyim."

Kafasını onaylarcasına salladı. Saatler birbirini kovalarken bu uzun sohbetimizde birbirimizi daha yakından tanımıştık. Çocukluk anılarını anlatıp beni güldürmüş, gülüşümün çok güzel olduğunu söyleyip utandırmıştı. Kendimi yatağa attığımdaysa aklımdan bir saniye bile çıkmıyordu. Gitgide daha çok ona alışıyor, gitgide daha çok kaptırıyordum. Öyle ki, bu birkaç haftada onunla sanki yıllardır tanışıyormuşum gibiydi. Yani benim açımdan evet 1 yıldır onu izliyordum ama böyle yakın olunca daha farklı oluyormuş.

Nuage | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin