Yeniden Doğuş

15 1 1
                                    

Ay'dan doğdu, onun ışığıyla parıldadı.
Saçları simsiyah, teni bembeyaz oldu.
Gözleri griyle bulutlandı. Ay onu ilmek ilmek işledi, sarıp sarmaladı ve büyüttü.
Rahmini sevgiyle sıcak tuttu, onu korudu, güvenli hale getirdi. İri göğüsleri sütle doldu.

Ay'ın her evresinde vücudundaki derin yaralar kanadı, acı çekti, yinede ayağa kalktı. Ay'ın kanını taşıdı. Elleri her yere ulaştı, dokunduğu yere bereket getirdi, hayvanlarla konuştu.

Ona Ay'ın Kanı denildi. Yıldızlar ve ay onun oldu, o da ay ve yıldızlara ait kaldı. Bereketin, gecenin ve doğurganlığın Tanrıçası oldu. Luna doğdu...

*

Nefes nefese uyanırken tırnaklarım nemli toprağa gömüldü. Üstüm kan, ter ve çamur içindeydi. Çıplak bedenim korkudan ve soğuktan titriyordu. Alnıma yapışan saçları geriye itip şaşkınlıkla nerede olduğuma baktım.

Nasıl buraya gelmiştim?

Sol elimdeki yanma hissiyle yüzümü buruşturdum.

"Lanet olsun.."

Bakışlarım kilitlendi ve gerçeği sorgularcasına avuç içime baktım.

Yanığa benzer bir yara, daha çok bir tarz mühür gibi, hilal şeklinde ve kanıyordu. Tamda o an bir kaç vizyon nefesimi kesti.

Sunağın başında, pelerinli yüzü gözükmeyen biri. Diz çökmüş genç bir kız. Kadehte biriken bir kaç damla kan, dolunay ve tüm yıldızlar kızın arkasında diziliyor. Latince bir dua, pelerinli tarafından okunuyor. Kör edici altın rengi bir ışık her yeri kaplıyor.

Öksürüğümü bastırmaya çalışırken karın yağmaya başlayışıyla başımı gökyüzüne çevirdim. Kafam çok bulanıktı. Sunaktaki o genç kız ben miydim? Ya da ben kimdim? Hiçbir şey hatırlamıyor, geçmişe dair hiçbir iz taşımıyordu zihnim. Üstelik şimdi hava kararıyor, bir ormanın ortasında üzerimde bir kıyafet bile olmadan çamur ve karların içinde uzanıyordum.

Yaralar tuhaf bir şekilde canımı acıtmıyordu fakat usul usul kanamaya ve bedenime tuhaf bir soğukluk yaymaya devam ediyordu.

Birden bire sevimsiz bir içgüdü ile çok savunmasız ve korkmuş hissettim. Dalların çıtırtısı ve yaklaşan adım seslerini duyar gibi oldum. Yattığım yerde iki büklüm bir hal aldım, bir kelime bile söylemeye cesaretim kalmamıştı.
Gözlerimi sıkıca kapattım.

Çok geçmeden adım sesleri yaklaştı ve durdu. Bir erkek sesi, oldukça kalın ve pürüzlü. Anlamadığım bir şeyler mırıldandı ki bu beni daha da ürküttü. Kolumu pekte nazik olmayan bir şekilde kavradı. İstemsizce gözlerimi açtım ve çığlık atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Boynuzları vardı. Onun boynuzları vardı.

"Burda olmamalısın, burası senin bölgen değil" dedi sertçe.

Yüzü çok kemikli, vücudu oldukça iri yapılıydı. Gözleri koyu sarı ve kırmızı arası bir renkteydi. Boynuzlarıysa..

"Sana diyorum. Çabuk burdan uzaklaş" bu sefer omuzlarımdan tutarak beni sarstı.

"Nerede olmalıyım" dedim ürkekçe, buz gibi gözlerine bakıp.

Yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi vücudumu incelemeye başladı. Çıplak oluşum beni öylesine savunmasız hissettirdi ki başımı yan tarafa çevirdim.

Çenemden tutup bakışlarımızı birleştirdi ve merakla sordu.

"Hiçbir şey hatırlamıyor musun?"

Korkudan ve soğuktan titreyerek başımı olumsuz anlamda salladım.

"Ölmek üzeresin" dedi.

Yaralarımı giysisinden kopardığı kalın beyaz çaput parçalarıyla sarmaya başladı.

Ay'ın Kanı 18+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin