4. Bölüm

18 5 12
                                    

     Hayat ne garip değil mi Anxo? Bir gün sevgilisiyle mutlu bir gelecek hayal ederken ertesi gün hiç ummadığı bir anda katil olabiliyor insan. Hatta hayatının düzelmeye başladığını düşündüğün sırada, ölmeyi hak etmeyen insanlar dahi ölebiliyor senin yüzünden. Gözlerinin içine bakarak, çaresizlik içerisinde artık çok geç olduğunu bilerek.

     Saga.

     Onlarca insan daha gözlerini hayata karşı sonsuza kadar kapatmıştı benim, bizim yüzümüzden. Bir kasaba daha gözlerimin önünde yok olmuştu şimdi. Ama biliyor musun Anxo? Hepsi senin için değer. Yine olsa, ellerim dahi titremeden yine yaparım her şeyi. Senin için dünyayı bile ateşe veririm. Zaten senin kalbimdeki varlığın bile ateşimi körükler Anxo. Kömür rengi gözlerin kül rengi gözlerime bir kere daha baksın diye kendimi bile ateşe atabilirim sevgilim...

     Çok uzun sürmeden Çaldığım kitabın sahibi olan büyücü çetesi, sığındığım köyü bulmuşlardı sonunda. Buradaki dört aylık, kısa serüvenim köyün büyücüler tarafından yağmalanmasıyla son bulmuştu.

     Kasabada her saniye yükselen çığlık sesleriyle uyandığım an anlamıştım benim için geldiklerini. Kitabı istiyorlardı. Anxom'un dünyaya dönüş biletini. Bunu başaramadan ölmemi istiyorlardı.

     Ama ben o kitabı bir kere ele geçirmiştim. Ve kim ne derse desin o artık benim kitabımdı. Ve dünya üzerindeki hiç bir varlık benim olan bir şeyi benden zorla alamazdı.

•••••••••

     "Onu alevlerden uzak bir yere taşıyalım" dedim artık ölü olan Saga'ya, o bilge, kendinden emin ve yılların verdiği olgunluğun yüzünün her bir kıvrımından belli olan cansız yüze bakarak.

     Ayak kısmına geçip onu tek başıma kaldırmaya çalıştım ama göründüğünden çok daha ağırdı. Mateo ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu. Bu haliyle çaresiz yavru bir kediyi andırıyodu. Bir insanın gözlerinden bu kadar yaş çıkabildiğini daha önce hiç görmemiştim. O gerçekten çok hassastı.

     "Bana yardım edecek misin artık?" Diye sordum cesedin ayaklarının ucunda, Mateo'yu beklerken. Bana doğru yavaşça döndü.

     Gözlerimin içine baktı sakince, bunlar benim gözlerim haricinde şu ana kadar gördüğüm en üzgün bakan gözlerdi. Saga'yı çok seviyor olmalıydı, onu anlıyordum. Çok sevdiğin birini kaybetmenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyordum, ama Mateo bana hiç yardımcı olmuyordu. Mızmızlanan bir çocuk gibi davranıyordu bazen.

     "Mateo, her an buraya tekrardan gelebilirler. Hadi hızlıca onu daha güvenli bir yere taşıyalım. Taşıyalım ki bedeni daha fazla zarar görmesin." Sonunda ikna olmuş gibi görünüyordu. Saga'nın baş kısmına geçti ve onu alevlerden uzak bir yere taşımaya başladık. Her ne kadar görünüşüne pek uymasa da çok güçlüydü cesedi kaldırırken hiç zorlanıyor gibi görünmüyordu.

     Mateo nereye gittiğini biliyor gibi emin adımlarla ormanın içerisine doğru ilerliyodu, ona sormak istediğim şeyler vardı ama burada sormak tehlikeliydi, çünkü bir büyücünün sesimizi işitmesi an meselesiydi, ve bu olursa ikimiz için de kaçınılmaz son geldi demekti.

     "Burası" diyerek yavaşça Saga'nın başını yere koydu. Ben de aynı özenle ayaklarını yere bıraktım. Saga çok ağırdı. Belimi doğrulturken baştan aşağı omurgamın tamamında acıyı hissetmiştim.

     Eskiden kocaman olduğu belli olan ama şimdi her bir parçası farklı bir yere dağılmış bir ağacın kök kısmına gelmiştik. Artık yerinde olmayan ağacın kökleri bile o kadar büyüktü ki arkasında durduğumuzda karşıdan gelen biri bizi asla fark edemezdi.

Zehirli Elma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin