25

1.2K 127 90
                                    

Hyunjin elinde bir kağıt parçası ve gözlerinde yaşlarla yeni evlerinin  bahçesine koştu. Elinde değildi, ağlamasını durduramıyordu ve Felix'i bir an önce görmezse ölecek gibi hissediyordu.

Jisung'un yanında gergince oturan küçük beden görüş alanına girdiği anda seslendi. ''Felix!'' Sesi öyle titrek çıkmıştı ki ikisi de korkarak ona döndü. Felix hızla ayağa kalkıp ona doğru yürümeye başladı. ''Hyung neden ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?'' Az önceki gerginliğini, muhtemelen açıldığını da, unutmuş gibi paniğe kapılmıştı.

Hyunjin tek kelime bile etmeden Felix'i kollarından çekip ona sıkıca sarıldı. Başını boyun girintisine gömmüş, içli içli ağlıyordu. Felix elindeki mektubu gördüğünde utanarak başını Hyunjin'in omzuna yasladı ve sakinleştirmek ister gibi yavaşça saçlarını okşadı.

Jisung bu özel anı bozmamak için sessizce içeri girerken Felix ne yapacağını kesinlikle bilmiyordu.

''Ağlama.'' diyebildi zar zor fakat kendisi de çoktan ağlamaya başlamıştı bile. Öylece birbilerine sarılmış, aşklarının güzelliğine ağlıyorlardı.

''Felix...'' Hyunjin konuşamayacak kadar çok hıçkırıyor, omuzları sarsılarak daha da sıkı sarıyordu Felix'i.

Felix ''Hyung,'' dedi sakince ve geri çekildi. Hyunjin'in aşk akan gözlerini yumuşakça sildi ve gülümsedi. ''Özür dilerim, çok geç geldiğim için.'' Hyunjin yeniden akan yaşları umursamadan, bu kez konuşabilmek için kendini sıkarak, dudaklarını araladı.

''Ben... İnanamıyorum buna. Rüya gibi geliyor.'' Felix gülüşünü genişletti. ''Rüya gibi zaten, aşkımız rüya gibi.'' Hyunjin'in sol gözünden bir damla yaş daha aktı 'aşkımız' sözüyle. İkisi de ne yapacaklarını bilmeden duruyor, kolları birbirlerinin belinde bakışıyorlardı. Fakat zaten bakışları yeterdi aşklarını ifade etmeye.

''Kabul ediyor musun, hyung?'' diye sordu Felix masumca. Hyunjin daha fazla dayanamaz gibi Felix'in bedenini kendine çekti. Birbirlerinin kalp atışlarını duyabiliyorlardı artık. ''Evet,'' diye fısıldadı ve nefesi Felix'in dudaklarını yaladı.

Gözleri sonunda birbirinden kopmuştu. Hyunjin ilk hamleyi yapmaktan korkar gibi tereddütle beklerken Felix parmak ucunda yükseldi ve dudaklarını Hyunjin'in titreyen dudaklarına bastırdı.

İkisi de nefeslerini tutmuş, birbirlerinin hızlanan kalp atışlarını dinlerken öylece soluklanmışlardı yıllarca nefessiz kalmış gibi, aşklarının dudaklarında can buldular. Artık Felix de titriyordu. Bu minik öpücüğe bu kadar ihtiyaçları olduğunu ikisi de bilmiyordu.

Aynı anda gözlerinden damlayıp dudaklarını ıslatan iki damla yaş onları kendilerine getirmiş gibi hızla dudaklarını hareket ettirmeye başladılar.

Muhtaçlardı, şu an bu öpücüğe muhtaçlardı.

Hyunjin gözyaşlarıyla ıslattığı dudakları emerken Felix ellerini Hyunjin'in saçlarına çıkarmış onu olabildiğince kendine bastırıyordu. Ağlıyorlardı, aşkları gözlerinden taşıyordu ve dudakları ruhları gibi birbirine kavuşuyordu.

Hyunjin'in elleri Felix'in ince beline inip oraya sarıldı ve kendine çekti. Felix kendini tutamayıp inlerken Hyunjin saniyelik olarak dudaklarını ayırıp fısıldadı. ''Kirli değilsin.'' Felix dudaklarının birbirine değmeye devam ettiği yakınlıkta, koyulaşmış gözleri ve eskisinden daha derin çıkan sesiyle cevap verdi.

''Yine de birlikte temizlenelim.''

Dudakları yeniden birleştiğinde Hyunjin az önce duyduğu şeyin etkisinden çıkmaya çalışıyordu. Karşılık almayı bile hayal edemezken şimdi aşkını öpüyor olmak... Aklını kaçıracak gibi hissediyordu.

Zorlukla Felix'ten ayrılmayı başardığında bileğinden tutup onu kendi odasına götürdü. İkisi de nefes nefeseydi ve gözyaşları hâlâ durmamıştı. Felix odanın kapısını kapatır kapatmaz Hyunjin'in sweatini çekiştirdi. Boynundaki morluklara bakıp içi gider gibi kaşlarını çattığında Hyunjin sevgilisinin üzülmesine fırsat vermeden onu yeniden öpmeye başladı. Küçük adımlarla odanın ortasındaki çift kişilik yatağa doğru ilerlerken Felix Hyunjin'den ayrılmış, omuzlarından itip yatağa oturmasını sağlamıştı.

Dolu gözleriyle sevgilisinin kucağına çıktığında ikisi de yaptıkları hareketleri sorgulamıyordu. Yılların birikmişliği açığa çıkmıştı ve kesinlikle şikayetçi değillerdi.

Hyunjin'in sweatini çıkarmasını sağladıktan sonra karşındaki görüntü yutkunmasına sebep olurken bir yandan da ağlamasını hızlandırmıştı. Bir süreliğine duraksadı. İçinde yükselen hıçkırarak ağlama hissini bastırıp dudaklarını Hyunjin'in boynuna yöneltti.

Her izi aşkıyla yok etmek ister gibi yavaşça dudaklarını bastırdı. "Seni seviyorum." Sonraki morluğa geçtiğinde eli de boynuna ulaştı. Öptü, fısıldadı. "Seni seviyorum." Bütün izler aşkına bulanana dek sevgilisine onu sevdiğini söylemekten vazgeçmedi.

Son durak ise dudakları olmuştu. Minik bir öpücük kondurdu ve dudaklarına doğru fısıldadı. "Sana aşığım."

Hyunjin son radde buymuş gibi Felix'in sırtını yatakla buluşturduğunda sevgilisinin üstündekiler birer fazlalık olmaya başlamıştı. Bembeyaz teni gözler önüne serildiğinde yaşları Felix'in vücudunu ıslatır olmuştu. Çillerine öpücüklerini kondururken taklit etti sevgilisini. "Seni seviyorum." dedi her bir öpücükte. Sonuncuya geldiğinde Felix'in gözlerinin içine baktı. "Sana çok aşığım."

Dudakları daha fazla dayanamaz gibi sevgilisinin yanan teniyle buluşup başladı cennetten farksız eziyetine. Felix'e izin ister gibi baktıktan sonra aldığı onayla bembeyaz tene izlerini bırakırken ikisi de hiç bu kadar doğru hissettiğini hatırlamıyordu.

Birbirlerinin kollarında olmaları doğruydu. Öpüşleri, dokunuşları, her bir bakışları bile doğruydu ve aşkları kusursuzdu.

Acele etmeden, her bir zerresini hissedebilmek ister gibi turladı Hyunjin'in dudakları sevgilisinin bedenini. Felix ellerini Hyunjin'in çıplak ve yara izleriyle dolu sırtında gezdirirken ısırmaktan kanattığı dudakları inlemek üzere açıldı. Hyunjin öpücükleri yetersiz bulmuş olacak ki ısırıklarıyla sevgilisini delirtmeye başlamıştı.

En çok göğüslerinde oyalandı Felix'in. Kazandığı her bir inleme ona ödül gibi gelirken artık duramayacak kadar akıllarını kaybetmişlerdi. Bedenleri değil ruhları sevişiyordu. Aşıklardı, aşklarıydı kavuşan.

Günün ilk gerçek inleyişi Felix'in dudaklarından dökülürken ikisi de bir kelimeye de aşık olunabileceğini bilmiyordu. "Sevgilim..." Hyunjin dudaklarını yeniden bastırdı Felix'in dudaklarına, yatıştırmak ister gibi.

"Aşkım..." dedi fısıldayarak. Gülümsediler ve ağladılar aynı anda.

Gözlerinden yaş değil aşk aktı.

O gün, tek bedenken ikisi de emin olmuştu aşklarının ebediyete dayanacağına, çünkü kalpleri de birdi artık.

---
daha ilerisini yazamadım cünkü nedense bu cift fazla tatlı geldi
VE ARKADASLAR BU BÖLÜM NİYE OLMADI YA
neyse sonunda sevgili oldular ya baska hicbir sey önemli değil
artık hepimiz rahat bir nefes alabiliriz ✊🏻

bu arada söyle konustuklarını hayal edin 🤧

bu arada söyle konustuklarını hayal edin 🤧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
silent cry | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin