we'll sleep together

204 30 10
                                    

"Ne annen ne de abin telefonu açmıyor. Kapıda kaldın."

"Tekrar ara."

"Yolda gelirken onlarca kez aradık zaten. Daha fazla aramanın bir anlamı yok. Seni siktir edip uyumuşlar."

Son cümlesini hafiften sırıtarak söylemişti. Ben aynı tepkiyi vermedim tabii.

"Komik mi hyung? Of çardakta, şezlonglarda falan mı uyuyacağım?!"

"Evet, iyi uykular sana."

"Ya nereye gidiyorsun, beni tek başıma mı bırakacaksın? Sizin evde kalayım bu gece."

"Olmaz."

"Neden?"

"Öyle işte."

Koluna yapıştım. "Ben de geliyorum."

"Evine git Mingi."

"Yürü yürü yürü."

Annemle abimin gerçekten beni unutup uyuduklarına inanamıyordum. Yarın hesabını soracağım diye aklımda türlü türlü tartışma senaryoları kurarken Yunho'ların binasına varmıştık. Kapının şifresini girip nefes nefese hedefimiz olan 7. kata çıktığımızda Yunho cebinden anahtarını çıkarttı.

"Bak, buna anahtar denir. Eve genelde bununla girersin ve YANINDA TAŞIMAN GEREKİR."

"Dün aceleyle çıkarttın beni evden. Benim suçum değil."

"Dün değil o sabahtı."

"Kendimi zeki sanarken ben. Saat öğleden önce 2 hyung. Yeni güne girdik yani, günaydın."

"Kes çeneni." derken kapıyı açtı. İçeri girdik ve ayakkabılarımızı çıkardıktan sonra sessizce hareket ederek Yunho'nun odasına ilerlerik. Sadece ben sessizce hareket etmeye çalışıyordum gerçi, Yunho gayet rahattı.

"Annen ve baban evde yok mu?"

"Hayır, yakınlardaki bir akrabaya gittiler. İki gece falan orada kalacaklar."

"O ZAMAN İSTEDİĞİMİZ GİBİ E-"

"Hayır, uyuyacağız."

"Neden ya, yiyecek bir şeyler yapalım, film izleyelim, karaoke yapalım. Neden uyuyoruz?"

"Dün uykunu düzene sok diyen sen değil miydin?"

"Evet de-"

"O zaman bir yerlerden başlamak lazım artık, değil mi? Sen benim yatağımda uyu. Ben de annemlerin yatağında yatarım."

"Beraber uyusak?"

"Olmaz."

"Neden?"

"Öyle işte."

"Öpmem, söz."

"Git."

"Beraber uyuyacağız."

"Yatağıma sığmayız. İkimiz de çocuk değiliz artık."

"Umrum dışı. Hadi uyuyalım."

Ailesinin yatak odasına yönelen Yunho'nun kolunu tutup koridorun sonuna kadar neredeyse zorla sürükledim. Odaya girdiğimizde hemen kapıyı kapatıp gecenin bir köründe çıkmasın diye kilitlemeyi de unutmadım. Üzerimdeki kot cropun öndeki cebine koydum anahtarı, böylece eğer anahtarı almaya çalışırsa uykum çok hafif olduğu için hemen uyanacaktım. Zekamla gurur duydum!

Yunho yaptıklarımı bıkmış bir surat ifadesiyle teker teker izledikten sonra yatağına yattı. Sırtını duvara yaslamış ve benim için açabildiği kadar yer açmıştı. Ben ise mızmızlık etmeden duramadım tabii.

"Ben duvar kenarına geçeyim."

"Sen dağınık uyuyorsun Mingi. Gece düşürürsün beni."

"Pardon?"

"Hakaret etmedim?"

"Cümle başlı başına bir hakaretti?"

"Hayır?"

"Ben duvar kenarına geçeyim hyung."

"Hayır."

"Lütfen."

"Hayır dedim."

"LÜÜÜÜÜÜTFEEEEEEEENNNNN!"

"Boşuna yalvarma Mingi. Olma-"

Kolundan tutup sertçe çektim Yunho'yu. Normalde gücüm ona yetmezdi ama hazırlıksız yakalandığı için hemen yere düştü.

"Çekil diyorsak çekil ulan."

"Mingi senin soyunu sopunu..."

"Şşş, küfür yok!"

Hemen yatağa geçip uzanmıştım. Yunho da ayağa kalkıp yatağa geldiğinde beni duvar kenarına geçtiğime pişman etmek için arada sışıktırmaya başladı.

"Hyung. Boğulacağım."

"Geber."

"HYUNG KOLUM SIKIŞTI Bİ SİKTİR GİT YA."

"Beraber uyuyalım diyen sen değil miydin?"

"Hyung sen hiç susmaz mısın? Hadi sarılıp uyuyalım."

Kollarımı Yunho'nun beline sarıp başımı omzuna yasladım. Hiç uyuyasım yoktu aslında, zaten içtiğim için biraz midem bulanıyordu. Yunho çok uykulu görünüyordu ama yarım saat sonra baktığımda bile hâlâ tavanı izliyordu.

"Uyuyalım diye ısrar ettin, neden uyumuyorsun?"

"Uyku tutmuyor."

"Sohbet edelim o zamaaan."

"Hayır."

"Sabaha kadar böyle tavanı mı izleyeceksin?"

"Mingi."

"O zaman sana fıkralar anlatayım. Gülmekten altına edersin ama ha uyarayım."

"Mingi."

"Bak şimdi, doksanlı yaşlara yaklaşmış iki yaşlı kadın sohbet ediyorlarmış. 'Benim bey bu sıralarda kötü bir alışkanlık edindi. Tırnaklarını yemeye başladı. Ne yaptıysam vazgeçiremedim. Sinirlerimi bozuyor.' demiş birisi. Diğer kadın ise cevaben 'Haklısın benimki de bir ara başladı ama uyguladığım tedbirlerle tırnak yemesini engelledim.' demiş. Kadın heyecanlı bir şekilde 'Çok iyi! Ne yaptıysan bana da öğret lütfen.' diye atlamış. Diğer kadın da cevabı söylemiş hemencecik 'Çok basit dişlerini sakladım.' demiş."

Kendi anlattığım fıkrayla kahkahalara boğulmuştum. Ama gülmemi hemen engellemeye çalıştım ve konuşmaya devam ettim.

"Dur dur, bundan daha kısa ama daha komiğini biliyorum. Pazarda bir tane yaşlı teyze balıkçıya sormuş 'Bunlar taze mi?' diye. Balıkçı da sırıtarak 'Yok teyze, pil takıp oynatıyoruz.' demiş."

Cümlemi bitirdiğim anda öyle bir gülmeye başlamıştım ki evde başkaları olsa muhtemelen uyanırlardı. Üç dakika boyunca aralıksız sesli güldükten sonra hafiften ağrımaya başlayan karnıma elimi götürdüm ve derin nefes almaya çalıştım. Gözlerimden yaşlar akıyorken Yunho'dan hiç ses gelmediğini fark ettim.

Başımı kaldırıp yukarıya doğru baktım ve Yunho'nun uyuyor olduğunu gördüm. Dünyanın en huzurlu uykusunda gibi görünüyordu. Hareketlenmeye başladığında rahatsız olup uyanacağını falan düşündüm ama o yüzünü saçlarıma gömmüştü. Ben de fırsattan istifade yüzümü onun boynuna gömdüm. Boynuna tüy kadar hafif bir öpücük kondurup sessizce "İyi geceler hyung." dedim ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

summer child || yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin