will you be my prince?

204 27 1
                                    

Yunho'nun soracağı soru kafanızı karıştırmasın. Medyadaki şarkı Mingi'den Yunho'ya aslında.

~~

"Hâlâ cevap vermedin."

"Neye?"

"Ne düşündüğünü sormuştum."

"Çok meraklısın."

"Konu sen olunca her şey gizem dolu oluyor."

Hafifçe sırıttı ve bana baktı. Adımları gitgide yavaşlıyordu, en sonunda da durdu. Ona göre biraz daha hızlı yürüdüğüm için bir-iki adım önüne geçmiştim ister istemez, durduğunu görünce yeniden ona yakınlaşıp ben de durdum. Sevdiğim insanı çok iyi tanıyorum. Yunho genelde göz teması kurabilen biri değildi, benimle bile hatta. Sohbet ederken, bazenleri çardakta bana ders anlatırken, havuzda veya denizdeyken gözlerimin içine maksimum 3 saniyeden fazla bakamıyordu.

Ama son zamanlarda bu değişiyor gibiydi. En azından bana karşı. Önünde durup başımı hafifçe kaldırarak ona baktığımda o da bana bakıyordu ve sessizlik içinde geçen saniyelerden sonra hâlâ gözlerini kaçırmamıştı. Hoşuma gittiği için gülümsedim, o da gülümsedi. Sebepsizce gülümsemelerimiz kahkahalara dönüşmüştü daha sonra. Anlamsız ama neşe dolu bir ortam vardı. Yavaşça gülmelerimiz azalıp kesildikten sonra anında konuşmaya başladı.

"Seni seviyorum. Sevgilim olur musun?"

"Ben de seni- Dur, ne?"

"Prensim olur musun Mingi?"

Kaşlarım istemsizce kalkıyor, kalbim olması gerektiğinden kat kat daha hızlı atıyordu. 13 yıl boyunca hayalden ibaret olan, geceleri uyumadan önce yatağımda yatarken kafamın köşelerinde kurduğum o senaryo gerçekleşiyordu. Jeong Yunho bana çıkma teklifi mi etti?

"Hayır.."

"Ne?"

"Hayır- yani... Evet? Ne?"

"İyi misin?"

"Hayır."

Ben kolumu ovuşturarak diken diken olmuş tüyleri eski haline getirmeye çalışırken Yunho gülmeye başlamıştı. Elini kaldırıp yanağıma götürdü, bir domates gibi olmama gülüyordu. Baş parmağıyla yanağımı ovuyordu. Böyle yaparak ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım ama hoşuma gidiyordu. Yeterince şok içinde değilmişim gibi bir kez daha beni öptü. Sanırım kalbim yerinden çıkacak.

"Mingi neden ağlıyorsun?"

Sessizlik.

"Mingi ağlamanı gerektirecek bir şey yok."

Sessizlik.

"Seni her öptüğümde ağlayacak mısın?"

"EVET."

"Ne?" Aniden bağırarak cevap vermeme şaşırmış gibi görünüyordu. "Neden?"

"Çünkü seni seviyorum?"

"Beni sevdiğin için mi ağlıyorsun?"

Gözlerimi kapatıp hıçkırmaya devam ederken zorlukla başımı salladım. Ağlarken çirkinleştiğini düşündüğüm suratımı ona göstermemek için başımı yavaşça eğerken o saçımdan hafifçe tutup kaldırdı ve "O halde yapabileceğim hiçbir şey yok." diyerek öpmeye devam etti. Saymadım, o öpüşmenin ne kadar sürdüğünü bilmiyordum ama dudaklarımın şiştiğini anlamama yetecek kadar uzundu.

~~

"Nasıl fark ettin?"

"Ne?" Başımı, yasladığım omzundan kaldırıp ona baktım. El ele tutuşmuş ve dalgaların ulaşmadığı ama ulaşmak üzere olduğu, eğer ulaşırsa kurumuş şortlarımızı yine ıslatacağı kadar yakın bir yere oturmuştuk. Gülümseyip elimi sıktı ve karşıya bakarken sorusunu tekrarladı.

"Nasıl fark ettin hislerini?"

"İlk görüşte aşka inanır mısın?"

"O zamanlar bir çocuktun."

"Aynen öyle. İlk 2-3 ay bir çocukluk aşkında olması gerektiği gibi gerçek aşkım olduğunu düşündüm. Biraz büyüyünce bunun saçmalık olduğunu zannettim, nasıl olsa hâlâ bir çocuğum diye. Saçmalık değilmiş. Gerçekten ilk görüşte aşık olmuşum."

"Kimseye söylemedin mi?"

"Gözüm gibi baktığım bir çiçeğim vardı, ona anlattım. Bu da sayılır mı?" Dediğime pişman olacağımı bilmeme rağmen utana utana söyledim bunu.

"Gerçekten çocukken bile ergenlerden farkın yokmuş. Şiir falan da yazdın mı bari?"

Dalgayla karışık bir şekilde sordu sorusunu. Yüzümün kızardığını fark etti, ben de aynı şekilde. Beni ele veren şey de bu olmuştu sanırım. Kaşlarını çatıp bana baktı, gülmemek için çok zor duruyor gibi gözüküyordu.

"Lütfen yapmadığını söyle."

"Bizimkilerden birine bahsedersen elimi kana bularım yeminim olsun."

Yunho'nun gülmesi öyle sesli kahkahalara dönüşmüştü ki sahilde kalan son birkaç kişinin buraya baktığından emindim.

summer child || yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin