flirt

241 27 8
                                    

"Dün oturuyorduk çardakta, neden gelmedin?" Marketten alacaklarımızı almış, kasa sırası için beklerken San bu soruyu yöneltmişti bana.

"Rahatınızı bozmak istemedim. Dördünüz beraber olduğunuzda daha fazla eğleniyorsunuz." diye yanıtladım hepsine bakarak.

"Alakası yok. 5 kişilik bir arkadaş grubuyuz işte, neden sensiz daha fazla eğlenelim? Tam tersine, ne kadar kalabalık olursak o kadar eğlenceli oluyor." diye girdi araya Hongjoong bir baba edasıyla. Ben ise sessizce "Eskiden iki kişiydik.." dedim, Yunho ve kendimi kastediyorum elbette. Jongho duymuştu.

"Boş konuşmasan eğlenceli adamsın da işte Mingi..." Jongho bunu söylediği anda San ve Hongjoong, ikisi bir arada Jongho'nun üstüne çullanmışlardı. Onu azarlayıp kafasına, koluna, sırtına falan hafifçe vuruyorlardı. Yunho ise tüm bu süreç boyunca sessizdi. Üçüne tip tip bakıp göz devirdiğinde ne kadar çocukça davrandıklarını düşündüğünü anlamıştım.

Yunho kasanın önünde biraz daha ilerleyip ürünleri kasiyere vermeye başladı. O sırada onu izliyordum. Kasiyerin "Hoşgeldiniz." demesine karşılık gülümsemiş ve "Hoşbulduk, kartla ödeyeceğim." demişti. Dünyanın en kibar, en nazik, en centilmen ve en güzel gülüşüne sahip olan insan gibi göründü gözüme.

"Şu tarafa geçip ürünleri poşetlesene, bunların yardım falan edeceği yok."

Dediğini yapıp kasanın sonuna geçtim ve kasiyer kızın kasadan geçirdiği her şeyi teker teker poşetlere koymaya başladım. Bir sürü cips, gofret, çikolata, kraker almışlardı, 5 tane de bira aldık. Bu kadar yiyeceği kim, hangi mideyle yiyecek bilmiyordum.

Marketten çıkıp sahile doğru yürümeye başladık, zaten yakındı. Onlar birbirleriyle dövüşürken ben ve Yunho marketten önce çıktığımız için üçünün biraz daha önünde, yan yana yürüyorduk. Uzun sürmedi tabii, Hongjoong, San ve Jongho hemen bize yetiştiler.

"Hayırdır, nereye uçup gidiyorsunuz bizsiz?"

"Yunho neden hepsini kendin ödedin?"

"Tamam hyung, en centilmen sensin."

"Gerçekten, madem Yunho hyungun tek başına ödemesi bu kadar battı, sen de ödeseydin."

"En centilmen sensin diye Yunho'ya demiştim Jongho."

"Sormadım hyung."

Üçünün boş konuşmaları canımı sıkmıştı, aynı şekilde Yunho'nun da canını sıkmış gibi gözüküyordu. Elimde iki poşet vardı, içkilerin olduğu poşeti de Yunho'dan alıp adımlarımı hızlandırdım. Hepsinden önce sahile vardığımda çantamdan annemin zorla koyduğu kırmızı-beyaz renkte, kare desenleri olan sofra bezini ve 5 tane minderi çıkartıp kuma serdim. Küçük minderleri de sofra bezinin etrafına yerleştirdikten ve abur cuburları açtıktan sonra onları bekledim.

Yunho'yu bıraktığım gibi suratı asık bekliyordum ama arkadaşlarıyla baya güle eğlene geliyordu yanıma. Kıskanmıştım ve neden ben yanındayken böyle değil de ben gittiğinde böyle mutlu merak ettim. Sonunda hepsi yanıma ulaştıklarında Yunho'nun surat ifadesi de eskisine dönmüştü, inat yapıyordu resmen ve ben kıskançlıktan kuduruyordum. O sırada aralarından biri konuşmaya başladı.

"Bu sofra bezi ne, piknik mi yapıyoruz?" dedi Jongho. Bana karışmayı seviyordu.

"Ben getirdim, bir sorun mu var?"

Sırıtmaya devam etti. "Yok, bir sorun yok. Ama sofra bezine gerek yoktu bence." dediğinde sinirlendim.

Kıskançlığı tamamen unutmuştum, yerini sinir almıştı sadece. Eğilip küçük minderleri teker teker çantama yerleştirdim. San ve Hongjoong darılmamam için bana engel olmaya çalışsa da umursamadım. Tüm minderleri aldıktan sonra sofra bezinin ucundan tuttum ve hızlıca çektim. Birkaçını açıp sofra bezinin üstüne yerleştirdiğim abur cuburlar kuma düşmüş ve yenmeyecek hâle gelmişti.

Hepsi bir şey demeden şaşkınca bana bakıyordu. Sofra bezini silkeleyip çantama sıkıştırdıktan sonra başımı kaldırdım ve hiçbirinin yüzüne bakmadan geldiğim yoldan siteye doğru yürümeye başladım.

~~

Mal hyung❤️❤️
Aşağı gel

Mingi
Erken yazdın ya baya sağol
Eğlendin mi Jongho'yla

Mal hyung❤️❤️
Ne yaparsam yapayım fikrini değiştiremeyeceğini biliyordum

Mingi
Sen değiştirebilirdin
San ve Hongjoong bile engel olmaya çalıştı sen takmadın aq
1-2 laf etseydin de gidip gitmememi umursamadığın daha az belli olsaydı bari

Mal hyung❤️❤️
Erken döndüm eve
Uzun süre kalmadım onlarla

Mingi
Umrum dışı

Mal hyung❤️❤️
Biran hâlâ duruyor gel aşağı
Diğerleri yok

~~

Çıplak olan üstüme odanın bir köşesinde gördüğüm ilk tişörtü geçirdim. Yunho'nun yanına gideceğim için heyecanlıydım ama değil gibi davranıyordum. Bahçeye inip çardaklara teker teker bakarak Yunho'yu aradım. Sitenin içinde ve binaların arasında dolaşırken tanıdık bir sesin ismimi çağırdığını duydum. Sesin geldiği tarafa bakıp Yunho'yu görünce gülümsememeye çalışarak yanına gittim.

"Mesajıma görüldü attığın için gelmeyeceksin sanıyordum."

"Bira duruyor demiştin." Karşısına oturdum ve kollarımı masanın üstüne uzattım.

"Bira için mi geldin?"

"Senin için mi gelecektim bir de?" Onun için gelmiştim, evet.

"Al, biran burda." dedi ve yanından birayı alıp masanın üstüne koydu.

"Bu bugün aldığımızın aynısı değil. Markası bile farklı."

"Bugün aldığımızı ben içtim, kusura bakma. Ama bira için geleceğini tahmin ettim. Az önce aldım o yüzden."

"Yine hakkımda bir şeyi yanlış tahmin ettin hyung, tebrik ederim."

"Az önce bira için geldim demedin mi Mingi?"

"Yalandı. Gerçekten beni hiç bilmiyorsun."

Birayı açıp bir yudum aldım, hiç de içesim yoktu aslında. Bu yüzden Yunho'ya doğru uzatıp "Sen içsene, benim hiç canım çekmiyor şimdi." dedim. Ne ara oldu bilmiyorum ama Yunho kafasını telefona gömmüştü, söylediğim şeyi de duymamış gibiydi.

"Yunho."

Kafasını kaldırıp telefonu masaya bıraktı ve bana baktı. "Bana hyung demelisin."

"Dikkatini çekmek için isminle mi seslenmeliyim?"

"Gördüğün gibi başka bir şeyle ilgileniyordum."

"Ben yanındayken başka şeylerle ilgilenmemelisin. Neyle ilgileniyordun?"

"Hiç, mesaj sadece."

"Söylesene."

"İşine bak Mingi."

"Benden gizleyecek neyin olabilir amına koyayım? En yakın arkadaşın değil miyim hyung?"

Gözlerini kapatıp başını yukarı kaldırdı ve derin nefes verdi, onu biraz bunaltmışım gibi görünüyordu.

"Flört."

summer child || yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin