3.Bölüm: Eski Sözler

43 4 0
                                    

Çıplak ayaklarım kırık dalların üstünde gezerken korkulu gözlerle etrafa bakmaya devam ediyordum. Nefesimi tutmuş korkuyla ilerlerken karşımda ki şey nefesimi bırakmam için geçerli bir nedendi. Muhteşem tüyleri ile bir Anka kuşu karşımda duruyordu. Rengârenk tüylerinin davetkâr görünüşüne rağmen kuyruğunun ucunda bulunan minik alevler bu varlığa yaklaşmadan önce düşünmek gerektiğini anlatıyordu. Tekrardan nefesimi tutarak elimi uzattım tüylerine. Yakaladığım gibi hızla çektim koyu yeşil tüyünü. Ne olduğunu anlayan Anka, hızla uzaklaşıyordu. Elimdeki tüyü nazikçe okşadım. Bir yandan da dileyebileceğim en mükemmel şeyi bulmaya çalışıyordum. Bir anda yer sarsılmaya başladı. Çevremdeki ağaçlar hızla yere devriliyordu. Bir kaçış yolu arıyordum ama nereye gitmeye kalksam önüme devrilmiş büyük ağaçlar çıkıyordu. İyice telaşa kapılmıştım. Sonunda normal bir yol bulduğumda hızla o tarafa doğru koşmaya başladım. Koşarken ayağım büyük bir ağacın köküne takıldı ve kendimi sırt üstü yerde buldum. Yer sarsılmaya devam ederken yıkılan ağaçlardan bir tanesi benim üzerime doğru geliyordu. Elimde anka kuşunun tüyünün olmadığını fark ettiğimde vücudum büyük bir ağırlığın altında eziliyordu.


***


"Prensesim, beni duyabiliyor musunuz?"


Gözlerimi büyük bir güç harcayarak açtım. Ensemdeki ağrı düşünmemi zorlaştırıyordu. Ağzımdaki çamurumsu tad beni rahatsız hissettiriyordu. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Dengemi kaybetmiştim ve ne olduğunu bilmediğim bir nesneye kafamı vurmuştum. Daha sonra gördüğüm rüya aklıma geldi. İlk defa o tüyü koparabilmiştim. Aria konuşmaya devam etti.


"Prensesim, beni görebiliyor musunuz?" Telaşlı telaşlı yüzüme bakıyordu.

"Sakin ol Aria. İyiyim. Neler oldu bana?"

"Oh! Şükürler olsun kendinize geldiniz. Prens Aidan sizi odaya bıraktıktan sonra su istediniz. Yanınıza geldiğimde sizi bayılırken gördüm. Kâhinler üzerinizde uyku büyüsü olduğunu fark ettiler. Büyü etkisini gösterdiğinde kafanızı sert şekilde çarptınız. Kâhinler bunun için size ilaç hazırladılar. " 

"Çok uyumuş gibiyim..." dedim esneyerek.

"Prensesim, üç gündür gözlerinizi açmadınız."dedi anlayışla.

"Ne!" Nasıl böyle bir şey olabilir. Elimi enseme uzattığımda keski bir acıyla hemen geri çektim. Odanın içinde gözlerimi dolaştırırken yatağımın yanındaki koltukta bir ceket gördüm. Sebastian çok telaşlanmış olmalıydı.

"Prens Aidan şimdi çıktı. Prens Sebastian'a haber verecekti. "


Demek o da buradaydı. Yüzümdeki gülümsemeyi saklamaya çalıştım. Aria bana bir bardak su getirirken bunu kimin yaptığını bulmaya çalışıyordum. Kafamdaki ilk isim Liva oldu. Ama daha sonra Lord Byron da olabileceği aklıma geldi. Ama öyle olsaydı Aidan bana sıcak davranmazdı. Kafam çok karışıktı. Aria'nın getirdiği suyu içtikten sonra hızla kapı açıldı. Liva kırmızı geceliğini savurarak yanıma koştu. Arkasından da Sebastian ve Aidan... En son da Lord Byron girdi içeri. Liva'nın korkmuş tavırlarının altındaki gülümseyen bakışlarını neden sadece ben görebiliyordum. Şu an güçlü görünmeliydim. Korkmuş bir prenses kolay lokmadır. İşin kötü tarafı Liva bunu koz olarak kullanabilirdi. Dik oturmaya çalışıp güzel bir gülümseme sundum onlara.

"Merak etmeyin, ben gayet iyiyim."dedim gülümsemeye devam ederken.

"Bizi çok korkuttun canım." Dedi Liva tuttuğu elimi ondan kurtarmaya çalışırken. Yılan.

CORGİANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin