0.6

191 21 6
                                    

Bu sıralar pek aktif olamayacagim
icin ozur bölümu olarak kabul edin:/

____________________

Minho okul yoluna yürürken her zamankinden daha mutsuzdu. han jisung ona ne yapmıştı böyle?

buluşmak istediğini söylemişti ama neden teklif ettiğini kendide bilmiyordu. tek bildiği han jisung'un bir şeyler beşinde olduğuydu.

bunu han jisung'tan fark etmemişti. genelde insanlar ona iki nedenden yaklaşırdı; birinci nedenleri hep zorbalık yapmak için olmuştu. ikinci nedenleri ise bir şey öğrenmek yüzünden olurdu. yani minho'nun anlaması uzun bir süreci barındırmamıştı.

ama içinde halen bir umut vardı. belki de han jisung ona cidden sebepsiz yere yaklaşıyordu, kim bile bilirdi ki?

minho bu düşünceyle ister istemez tebessüm ederken, çoktan okul bahçesine girmişti. kimseyle muhattap olmak istemediği için hemen sınıfına adımladı.

sınıfa girdiğinde ne kadar boş olsa da yine de tek tük öğrenci vardı. Jimin gile selam verdikten sonra sırasına geçti. yapacak bi şey bulamadığı için kafasını sıraya koydu, hemen ardından dünyayla iletişimini kesmek için kulaklıklarını kulağına götürdü. daha rahatına kavuşalı bir kaç dakika olmamıştı ki masasının önüne düşen bir gölge hissetti. kafasını kaldırıp baktığında ise nayeon'u görmesiyle hayal kırıklığına uğradı ama yüzüne yansıtmadı. ne kadar kızdan hoşnut duymasada kırılmasını istemezdi.

"Minho oppa?"

elinde ki çilekli sütle duran kıza sadece baktı. ne demeliydi ki?

"şey... anlarsın ya,ben..."

Minho sıkıntılı bir iç çekti. cidden daha kargalar bokunu yapmadan böyle tiplerle uğraşmak zorunda mıydı? elini saçlarına daldırdı ve nayeon'a devam etmesi için gözleriyle işaret etti. aslında güzel kızdı ama minho'ya göre biri değildi. ayrıca acele etse de iyi olurdu çünkü sınıf yavaş yavaş dolmaya başlıyordu.

"ben sana bunu vermek isti-"

"minho çikolatalı sever."

nayeon'un sözünü kalın sesiyle bölüp, minho'nun boşta kalan eline çikolatalı süt tutuşturan felix'le beraber sınıfta ki bütün bakışlar minho'nun sırasında ki üçlüye kaymıştı.

"ama-"

"hadi minho, zil çalmadan aşağıya inelim."

otoriter sesle beraber nayeon'un cümlesi yine aynı kişi tarafından kesildiğinde kız başka şansının kalmadığını biliyordu. felix, minho'nun saçına daldırdığı elini geri çıkarmasını sağlarken, nayeon çoktan kendi sırasına geçmişti. felix sonunda minho'nun bileğinden kavrayabildiğinde, önceden öyle bir plan yapmamalarına rağmen sınıftan çıkıp yemekhaneye ilerlemeye başladılar. tabii ki de bütün olaya şahit olmuş sınıf, gözlerini ayırmadan onları izliyordu.

buna yumruklarını sıkarak en başından beridir sınıfta olan jisung'ta dahildi.

_____________

"neden böyle bir şey yaptın?"

en sonunda boş bir masa bulduklarında oturmuşlardı. "yapmak zorundaydım." felix, minho'nun pipeti küçük deliğe sokmaya çalışırken ki ifadesini izlerken konuşmuştu. "iyi de neden?" minho sonunda başardığında çilekli süte tercih edebileceği çikolatalı sütten bir yudum almıştı.

felix ne diyecekti? elbette jisung'un gerçek niyetini söyleyemezdi. arkadaşının bir kez daha kırılmasına göz yumamazdı. en iyi çözümü de fark ettirmeden uzaklaştırmak olduğuna kanaat getirmişti.

zaten biraz sonra o küçük olay yayılırdı. tek ümidi changbin hocanın bunu duymamasıydı.

"ama şimdi niyetini farklı anlayacaklar..." minho'nun aklına dolan anılar bir anda duraksamasını ve sesinin kısılmasını sağladı. felix bunu fark etmiş olacak ki hemen yanına oturdu minho'nun.

"bak bi daha öyle bir saçmalık olmayacak tamam mı? seni ne olursa olsun koruyacağım." çilli olan arkadaşının sırtını sıvazlarken elinde ki sütü masaya bırakmasını sağladı. etrafta çekilen fotoğrafların sesi umurunda değildi. hepsini karina sayesinde bir kelimeyle sildirebilirdi. onun korkusu bu sesleri minho'nun duymasıydı. bu yüzden kulaklarına güzel kelimeler fısıldıyordu.

ama hiç biri bir anda masaya koyulan ellerle ve üstlerine doğru eğilen bir han jisung beklemiyordu.

"şovun bittiyse karina'nın yanına git felix." jisung'un iğneleyeci ses tonuyla felix kıkırdadı. jisung'un tam arkasına baktığındaysa; etrafa delici gözlerle bakan seungmin, masaya bakıp kendisiyle göz göze gelmemeye çalışan hyunjin ve omuz silkip 'benim bir suçum yok' dercesine ellerini kaldıran jeongin'le karşılaştı felix.

"karina'nın adını ne zamandan beri ağzına almaya başladın?" felix, minho ile ilgilenirken jisung'un delici bakışlarını umursamıyordu.

"o orospudan daha fazla bahsetme." jisung, felix'in üzerine iyice eğildiğinde alçak tonda ama bir o kadarda tehtitkar bir sesle konuşmuştu.

minho, karina denen kızı tanımasa da 'niye orospu diyorsun aq' demeden duramamıştı. tabii ki bunun içinden söylemişti, dışından söyleseydi büyük ihtimal zaten gergin olan ortam iyice gerilirdi.

"minho'nun yüzünü yıkaması lazım"

"eğer gitmezsen, o gözyaşlarının yanına yenileri eklenecek"

"minho'yu tuvalete götürmem lazım."

"ben götürürüm."

"hayır, gerek yok."

"hayır, var."

"yok dedi-"

"ırkınızı sikiyim! bir susun amınıza koyayım, ben götürürüm tamam!" Jeongin bir anda minho'yu kolundan tuttuğu gibi kaldırmıştı.

"aslında benim ayaklarım va-"

minho sürüklenirken jilix ikilisinin de duyacağı bir ses tonunda konuşmuştu.

"çeneni sikerim sus, sanki seni ilk defa görüyorlar bir paylaşamadılar!"

____________________

arkadaslar irkimi sikmeyin lutfen valla minsung yapacam🙏🙏

Fanboy Hesabı|MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin