1.7

119 13 19
                                    

Yorumlarınızı okumak çok eğlenceli ve güzel, yorum yapmayı unutmayın😭🤍

Bölümu okurken medyadaki şarkıyı es geçmeyin,tam bölümün şarkısı

_________________

"Sikeceğim seni Hyunjin!"

Sarı saçlı kız, Hyunjin'e yaklaştıkça uzun olan gerilmeye başlıyordu. Sonunda Rosé, Hyunjin'i parkın girişinde kıstırdığında Hyunjin kaçamayacağını biliyordu. "İyi ki de çocuğu üzmeden özür dile dedim, ağzına sıçtın!" yanmaya başlayan sokak lambaları yüzünden sessizleşen parktan faydalanıp sesini yükseltti Rosé.

"Dürüst olmak istedim,bir kere bile olsa."

Hyunjin parkın duvarına yaslanmış ardından da konuşmuştu. Rosé de bıkkınlıkla bir nefes aldı ve duvarın üzerine çıkıp bağdaş kurdu. "Affediyorum seni zürafa,en azından özür diledin." dedi Rosé, Hyunjin'in saçlarını karıştırırken. Uzun olan güldü ve şakasına sataşmaya başladılar.

"Bana zürafa diyene bak."

Hyunjin gülerken konuştuğunda, Rosé onun ensesine şaplak atıp ortamın yeniden durgunlaşmasını sağlamıştı. Hyunjin de fırsattan istifade hemen aklına dolan soruları dile getirmişti, "Minho neden çıkarken öyle davrandı, çok garipti." dedi elini ensenine atıp ovarken.

"Rahat bırakın artık şu çocuğu, herkes kendi yoluna gitsin. Bizi ilgilendirmez."

Rosé bu cümleyi kurduktan sonra her şeyin daha tam yerine oturamadığını fark etmişti. Halletmesi gereken şeyleri düşünürken istemsizce kaygı ile doldu bedeni. Hyunjin de bunu fark etmiş olacak ki,arkadaşı derin düşünceler içinde yüzmeye dalmadan önce sırtını yasladığı duvardan ayırmıştı. Hemen ardından da arkadaşına dönmüş ve onların sürekli yaptığı,kendilerince arkadaşlıklarını temsil eden parmak işaretini yapmıştı.

Serçe parmağını uzatmıştı genç kıza, "Dondurma alalım mı?" demişti hemen ardından da.

Rosé en samimi gülümsemesini o geceye bahşederken, ikisinin serçe parmağını kenetlemişti. Klasik ve çok yaygın bir şey olabilirdi ama kullanan kişiler bunu özel kılıyordu.

"Eski günlerdeki gibi, değil mi!"

Akıllarına dolan anılarla ikiside gülümsedi.

__________________

-Ertesi Gün-

"Felix ben lavaboya gidiyorum."

Sırasına başını gömmüş olan çocuğu dürtüp konuşmuştu Minho. Felix ne kadar uykuluda olsa hemen başını kaldırmıştı, "Yalnız kalma, bende geleyim mi? kötü mü hissediyorsun?" Felix sorularını ardı ardına sıralarken sıra arkadaşına ağzını açması için fırsat tanımamıştı.

"Kötü bir şey falan olmadı, sakin ol. ayrıca uykun olduğunu görebiliyorum, uyu sen."

Felix ne kadar uykusu olsa da son olanlar yüzünden arkadaşını yalnız bırakmak istemiyordu. Tam ağzını itiraz etmek için açacağı sırada Minho onu bölmüştü. "Gerçekten gerek yok, alışmam lazım lix. Hadi sen uyu, changbin hocayı görmek için enerjini topla." Minho'nun gülerek söylediği şeylere karşı tebessüm etti Felix. Minho sınıftan çıktığı anda da geri kafasını sıraya gömdü, gerçekten uykusu vardı.

Minho koridorda yürürken, havanın güzel olması işine yaramıştı. Güneşli hava da neredeyse herkes dışarıda vakit geçiriyordu. Koridorda tek tük kişi vardı. Hızlı hızlı yürürken onu delip geçen bakışları hissedebiliyordu, bazen bir kaç kişi bin kişiye bedel olabiliyordu.

Fanboy Hesabı|MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin