"Kanka işte yemekleri yedik iyi güzel sonra çocuk demesin mi hesabı ikiye bölelim diye?" Naz'ın anlattığıyla Duru'nun gözleri faltaşı gibi açıldı. "Ee... Sen ne yaptın?""Ayol ne yapayım ödedim yarısını."
"Tuvalete gidiyorum deyip çıksaydın ya restoranttan. Ödeseydi hepsini pezevenk."
Üç kişi kafenin bahçesinde oturmuş Naz'ın son date'ini konuşuyorduk. Önümdeki soğuk kahveden içtikten sonra konuştum: "Aşkım sana Burak'ın arkadaşlarından birini ayarlayayım."
"Kız dolandırılmayalım?" Mavi gözlerini üstüme dikti.
"Yok artık. Niye dolandırılasın?" Nedenini gayet de iyi biliyorduk.
"Malum aşkım senin Burak epey bi' örnek çıkardı bize. Arkadaşları da aynı bunun gibidir ama kimmiş o ayarlayacağın?"
"Atalay diye bi' çocuk. Bakma Burak ile takıldığına efendi çocuktur Atalay." Burak'ın takıldığı insanların uzaktan yakından efendilikle alakası yoktu. Ben de bunu geç anlamıştım lakin Atalay'ın bi' vukuatını henüz görmemiştim. Arkadaş gruplarında Samet'ten sonra eli yüzü düzgün denebilecek ikinci kişiydi.
Birde Samet vardı.
Samet grup buluşmalarının hepsine gelmez, arada onlara takılırdı. Onu neyin meşgul ettiğine dair bir fikrim yoktu, Buraklar'ın da yoktu. Dışarıda bir yerde buluşmadan önce diğerleri gibi Samet'de aranır, 'hayır' cevabı alınır ve evden öyle çıkılırdı. Tabii bazen şanslılarsa o 'hayır' evete dönerdi. Sevgilisi veya konuştuğu biri var mıydı bilmediğimden Naz'a Samet'ten bahsedip boş vaat vermek istemiyordum.
"İyi bakalım, sen şu Atalay'a söyle Insta'dan takip atsın." Soğuk kahvesinin pipetiyle oynarken konuştu.
Tam cevap verecekken telefonumun çalmasıyla kendimi durdurmak durumunda kaldım.
'Aşk' arıyor.
"Efendim aşkım?"
"Pelinciğim, babanın karttan 400 çekiyorum haberin olsun."
Ağzım açık kaldı. "Burak şaka mısın? Sana demedim mi babamın kartını kullanmayı bırak diye? Adam gelip bana soruyor 'bu para nereye gidiyor' diye. Her seferinde bir şeyler sallamak zorunda kalıyorum."
"Aşkım biliyorsun acil olmasa kullanmam ama sepet geçeceğim."
"Burak hiç bir şey geçme ben şu an sinirden kendimden geçeceğim. Çabuk bana yakın bir yere gel, konuşacağız. Gerçi şimdi sen dolmuş, pardon klostrofobin vardı değil mi? Taksi parasını da benden istersin. Neredesin? Söyle geliyorum Allah'ın cezası."
Konumu duymamla telefonu kapattım. Masadaki iki meraklı göz bana bakıyordu. "Kızlar ben kalkıyorum. Bu eşek yine babamı batırıyor."
Artık şaşırmıyorlardı. Günlük aktivitemiz haline gelmişti. Duru konuştu: "Enişteye selam söyle."
"Bundan sonra enişte falan yok. Yanına gittiğim gibi ayrılıyorum. Bu nedir ya? Lavuğun bizden bir yılda çektiği parayla kaç arsa alınır! Hadi öptüm sizi." Ufak kol çantamı omzuma takarak kafenin içine, kasaya yöneldim.
Taksiden indiğim gibi onun, Galatasaray'ın şampiyonluğuna karşın Icardi'ye özenerek boyattığı, civciv sarısı saçlarını ve uzun boyunu gördüm. Parkın bankında oturmuş beni bekliyordu. Hızlı adımlarla yanına gittim.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"
"Aşkım neyi bu kadar abarttığını anlayamadım."
Sinirle nefes aldım. "Bıktım ya! Bıktım! Ailemi bankamatik gibi kullanıyorsun Burak. Allah belanı versin senin ya! İsim soyismimden babamın banka hesaplarına ulaşmak ne demek ?"
Ellerimi tutmaya çalışmasıyla geri çektim. "Aşkım aramızdaki paranın seni beni mi var? Ne olmuş yani panelden bilgilerinize ulaştıysam? Gizli kaçak iş yapmadık ya, haberin var." dedi.
Sinirden kuduruyordum. "Burak bu böyle olmayacak. Ben daha fazla seninle birlikte olmaya devam edip babamı batıramam. Kusura bak veya bakma bizim ilişkimiz bu kadarmış. Sana dolandırıcılık kariyerinde başarılar, umarım benim gibi bi' enayiyi kolay bulursun yoksa aç kalırsın. Hoşça kal."
Arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Arkamdan bir kere bile Pelin diye seslenmemişti. Sadece gidişimi izlemişti belki onu bile izlememişti, büyük ihtimal sikine bile takmamıştı. İşte Burak'taki değerim bu kadardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Sende Tutuklu Kaldım
ChickLit"Ne kadar zaman geçti Seni hiç görmeyeli Sensiz de güneş doğdu bak Mevsimler de değişti"