İskelede bekleyen onlarca tekne vardı ancak içlerinde canlı biri yoktu. Bir tekneyi seçip kullanma kılavuzları ile bir şekilde yola çıkmıştık. Tabi bu üç gün kadar önceydi.Sharon, odadan çıkarken başını iki yana salladı. Son üç gündür yaralıların tamamını kaybetmiştik. Bu gece Wakanda'ya varacağımızı tahmin ediyorduk, yaşasalardı orada onları tedavi ettirebilirdik.
"Bu seferki kimdi?"
"Thomas."
"Onu diğerlerinin yanına götüreyim." Deyip odaya girdim. Az kişiydik, bu yüzden odalarda tek kalıyorduk. Yatakta yatan Thomas'a baktım. Baya iriydi ve cesedini nasıl taşıyacağımı bilmiyordum. Yine de işi üstlenmiştim.
"Bırak sen." Dedi nereden çıktığını bilmediğim Bucky adamı kucaklarken. "Gücün yetmez zaten, boşuna belini incitme."
"Neden bu kadar umurundayım?" Dedim merakla. "Buraya geldiğimden beri senin dışında herkesin benden nefret ettiğine eminim. Oysa sen bana diğerlerine davrandığından daha naziksin."
"Çünkü sen sensin." Onun için kapıyı açtığımda koridora çıktık. Yan tarafta duvar olmadığı için okyanus manzarası görünüyordu. "Örümcek Çocuk bile senin kadar kendisi gibi davranmıyor. Yapmacıklar. Sadece hayatta kalmak için birbirinin yanındalar." Ona tek kaşımı kaldırıp baktım. Asıl benim buraya gelme sebebim rahat yaşamaktı. Demek istediğimi anlamış gibi konuşmaya devam etti.
" 'Onlar kahraman, nasıl sadece hayatta kalmak için bunu yapıyorlar?' diye düşünüyor olabilirsin. Bakıcısını seven bir aslan düşün, aç kalırsa onu yemekte tereddüt etmez. İçinde bulunduğumuz durumda kimse önemli değil. Hayatta kalmak için yapmamız gerekeni yaparız. Kahraman da olsak sıradan bir insan da."
"Bunun benimle alakası ne?"
"Bak, seninle tanışalı 5 gün bile olmadı ama seni ezelden beri tanıyor gibi hissediyorum. Asıl sana iyi davranma sebebim bu. 40'lardan bari senin kadar doğal birini tanımadım." Gülümsedim. Bu sanırım iyi bir şeydi, kıyametin ortasında bile sana değer veren birini bulmak.
"Sen bana o silahı doğrulttuğunda ben de benzer bir şey hissettim." Diye itiraf ettim. "Ölüm korkusu değil. Yüzünde bir şey bana değer verdiğim birini hatırlatıyordu."
"Babam deme sakın. Baban olma fikri iğrenç."
"Eski nişanlım diyecektim." Söylediğim şeye şaşırdı. Ne yani, dışarıdan asla evlenmeyecek gibi mi görünüyordum?
"Araba kazası." Dedim sormaya çekinen Bucky'ye. "Acı hissetmemeye de o zaman başladım. Beyindeki bir şeylerden dolayı. Anlatmam uzun sürer."
"Üzüldüm."
"Üzülmedin ama kibarlık olsun diye üzülmüş taklidi yapıyorsun. Neyse, zaten 5 yıl önceydi, Blip sonrası. Artık atlattım." Diğer cesetleri koyduğumuz odaya girdiğimizde asıl konuya döndüm. "Bakışların ona benziyor. Davranışların. Görünüşün dışında ilk aşkımın kopyasıydın. Sizinle gelmeyi kabul etmemdeki ufak sebeplerden biriydi. Diğerlerinin de senin gibi olabileceğini düşündüm."
"Öyleler mi peki?"
"Hayır." Dedim tereddütsüzce. Devam ettim. "Demek istediğim şu : Olur da Wakanda'ya canlı varamayacak olursak, ki içimde kötü bir his var, ölmeden önce yapmak istediğim bir şey var."
Cesedi diğerlerinin yanına yatırdı. Artık ölü görmeye alıştığımızdan şaşırmadım bile. Kollarını iki yana açtı. "Ne yapmak istiyorsun?"
Parmak uçlarımda kalkıp dudaklarımı onunkilere değdirdim. Onu izinsiz öpmek istememiştim ama bunu yapmadan ölemezdim. Mavi gözleri kocaman açılmış bir şekilde bana bakarken yüzümün yandığını hissettim. Sanırım bunu yapmamalıydım. Sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmeyi Dile
FanfictionKapak tasarım: @karenicty Madeline Stoll, olayların buraya geleceğini düşünmezdi. Virüs, enfekte ettiği kişiyi en geç bir saat içerisinde öldürüyor ya da ölmeyi dilemesine sebep oluyordu. Bazı enfekteler, kafayı yiyip kana susamış yaratıklara dönüşü...