sabah uyandığımda taiyo ile beraber yatıyorduk, uyuyorken bile seksiydi.
BİR DAKİKA BENİM ÜSTÜM NEDEN ÇIPLAK!? HAYIR! HAYIR!
etrafa baktığımda yanımızda ki masada iki kadeh şarap duruyordu. ben ne olduğunu hatırlamaya çalışırken taiyo bana daha sıkı sarılıp kendine çekti. benim kafam nedereyse yorganın altındaydı, taiyonun dışarıdan bile belli olan kasları bana şuan sarılıyordu. sol omuzundan eline kadar dövmeleri vardı, onun kollarında çok rahat ve güvende hissediyorum. dövmelerini incelerken uyandı. yeni uyanmış, kalın ve derin sesiyle;
"günaydın sevgilim."
saçlarımı okşadı.
gülümseyip;
:günaydın. aç mısın?
"hmm, evet."
:ben kahvaltı hazırl-
kalkarken beni tutup;
"sana sarılmak beni doyuruyor, gitme."
:ash..nasıl doyuluyormuş öyle?
yatmamı sağlayıp daha sıkı sarıldı.
"sonsuza kadar böyle sarılalım."
tekrardan uykuya dalmıştık.
telefonumun çalmasıyla uyandım, taiyo'nun kollarından zor olsada ayrılıp telefonuma uzandım. arayan doosik di.
:buyur patron.
"saatin kaç olduğundan haberin var mı? taiyo neden açmıyor telefonumu?"
taiyo duyup uyandı. uyku sersemliğinden ne olduğunu anlayamamıştı sonra jeton düşmüş olmalıydı ki,
"saat kaç?"
telenonuna bakıp,
"oh! geç kaldık!"
telefonu benden alıp,
"bir saate geliyoruz patron."
kapattıktan sonra bana bakıp,
"bu işten ayrılıp hayatımın sonuna kadar seninle sarılmak istiyorum."
diye mızmızlandı. iş yerinde o hiç böyle gözükmüyordu, orada sert bakışlı bir aslan burada ise bir kediydi.
:gitmemiz lazım akşam olmuş, ben duşa giriyorumm.
"bekle beni!"
koşarak peşimden geldi.
banyomuzu yaptıktan sonra üstümüzü giydik.
:ben hazırım.
"saçlarını kuruttun mu?"
içeriden gelip;
"ash.. saçlarını kurutman gerek bekle beni."
lavabodan saç kurutma makinasi getirip;
"saçlarını kuturmazsan hasta olursun, hasta olursan işe gelemezsin ve seni daha az görürüm."
gülümsedim.
"kolyeni beğendin mi?"
:evet, aldığım en güzel hediye.
taiyo ya dönüp teşekkür öpücüğü bıraktım. saçlarımı kurutup çıktık.
çin restorantına girer girmez bir konfeti patladı.
"iyi ki doğdun vegas!"
masada vişneli bir pasta ve masanın yanında ise doosik, kafasında ise doğum günü şapkası vardı çok komik ve tatlı gözüküyordu. konfetiyi patlatan jong da kutlama düdüğü çalıyorudu. burayı benim için hazırlamışlar. mutluluktan gözlerim dolmuştu. masaya oturup pastayı yedik. çin restorantının sahibi tatlı japon bir teyzeydi bize geleneksel çaylarından getirdi onları içerken;
jong:"ee siz şimdi çıkıyor musunuz!"
doosik;"pat diye sorulur mu moron!"
hepimiz gülmüştük.
"evet,çıkıyoruz."
jong:"kardeşin, ablan ya da arkadaşın var mı acab-"
jong sözünü bitemeden taiyo onun favorisini çekti.
:bir kuzenim var!
yine tekrardan güldük. çaylar bitince;
"aglın, sen de artık seven star ın bir parçasısın. bunu her zaman seninle taşıyacak bir dövme yapmak ister misin?"
:taiyonun elinde ki, jong un omuzunda ki mi?
jong başını salladı,
"yaptırırken çok acımıştı, ama yaptırdıktan sonra nasıl oldu bilmiyorum ama hissettiğim yalnızlık yok oldu."
doosik jong un sırtını ovdu.
"ben doğmadan önce babam, annemi terk etmiş ben çocukken babam arada eve uğrayıp kumbaramın yerini sorardı, bana oyuncak araba olacağını söylerdi. annemden bile sakladığım kumbaramı ona verirdim, her seferinde. ama hiçbir zaman bir oyuncağa sahip olamadım. kolumda ki bu dövme nin anısı bu."
kolundaki oyuncak arabayı gösterdi.
çok işime işledi anlattıkları. bir çocuğun başına gelebilecek en kötü şeylerden birini yaşamış, bu hayatı boyunca içinde kalacak. taiyo nun da gözleri dolmuştu. jonga sarıldı. doosik e baktığımda o da duygulanmıştı. bu dövmeli gangster adamlarında duyguları vardı. ortamı biraz neşelendirmek için birkaç anımı anlattım, ben de ailemi özlemiştim. jong sonunda neşelenmişti. çaylarımızı bitirmiştik.
:dövmemi yaptırmak istiyorum!
masadakiler sevinmişti. taiyo dövmemi yapacaktı.
aşağıya inip doosik ofisine geçti jong da antreman yapmaya gitti.
taiyo dövmemi yapmak için malzemeleri hazırladı.
:dövmede mi yapıyorsun?
"daha yapabildiğim çok şey var."
diye güldü. omuzuna hafifçe vurup bende güldüm.
"hmm..nerene yapayım?"
:hmmm... buraya.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
sevenstar
Actionintiharın eşiğindeyken tanımadığı takım elbiseli bir adam ona bir kart uzatır; ya o an arabanın önüne atla ya da kartta ki numarayı arayıp hayatını değiştir.