07092023
-
"Sen bir prenssin. Kuzey'in geleceği aldığın her nefes."
Felix'in gözlerindeki sinir, korku ve endişeye kıyasla sakin çıkmıştı sesi. Hyunjin'e karşı konuşuyordu çünkü.
Aynı kapıya bakıyordu her ikiside. Minho'da oradaydı elbette. Jisung'un yorgunluğa yenik düşen bedeni uyuyordu kasabalıların prens için boşalttığı kulübede.Hyunjin içeri girmek için yeltensede bileğinden sıkı sıkıya tutarak engel olmuştu ona Felix.
Ayılmasını istiyordu sevdiği bedenin. Çıkmasını istiyordu onu aptal eden düşünce kuyusundan."Kuzey olmasaydı, hayatında prens Han olmayacaktı. Ne sesini duyacak ne de gözlerine bakabilecektin."
Daha da sıkmıştı tuttuğu bileği.
"Taht tacı saçlarına giydirilmeseydi asla tanışamayacaktın onunla. Nefes alıyor olmasaydın hiçbir zaman hissedemeyecektin prensinin varlığını."
Canını yaksada dudaklarından dökülenler, Hyunjin kendine geldiği sürece önemsizdi.
Gözlerine baktı samimiyetle."Kuzey'in güçlü, asi prensi Hwang Hyunjin. Lütfen ölümü boynunda hissederken dahi hiçbir şey yapmadan bekleme."
Sonunda bırakmıştı prensin bileğini.
"Çünkü prensin ve Kuzey Krallığının sana ihtiyacı var. Ve inan ki Jisung yaşayacak. Her şey yoluna girecek."
Dağılan saç tutamlarını geriye doğru tarayarak yorgunca işaret etmişti kulübeyi.
"Haddimi aştıysam üzgünüm prens hazretleri."
Kafasını olumsuz anlamda sallamıştı Hyunjin. Bir prense yakışmayacak kadar dağıldığının farkındaydı oda. Şimdi gözlerine baktığı Felix'in tüm gücüyle sıktığı bileği uyanması için hunharca sarsmıştı ruhunu. Teşekkür edebilmişti yalnızca. Dünyasının birden bire altüst olmasını beklemediği içindi belkide bu uyumsuzluğu.
Alışamamıştı hiçbir şeye.
"Felix?"
İşittikleri sesle dönmüştü her ikiside önüne. Lordun ismini seslenen kişiydi Prens Han. Yüzünde yer edinen mutlulukla bakmıştı ilk gençlik yıllarındaki yegane neşesine. Hyunjin'in varlığından kaçınmıştı güzelim gözleri.
"Tanrının şu işine bakın. Kuzey topraklarındasınız."
"Yalnızca sizin için geldiğimi bilmenizi isterim."
"Lee Minho olmasaydı eğer inanırdım bu cümlelerinize."
"İkinizinde tek kabahati harika bir eğitmene sahip olmanız."
Gözleri Minho'nun gözlerine kaymıştı. Genç savaşçıyı en son gördüğünde yalnızca lordların katıldığı davetteydiler. Asla anlaşamazlardı eğitim zamanlarında dahi. Bir süre için düşünmek istememişti onu. Dostuna dönmüştü yalnızca.
"Seni görmek güzel Jisung."
Minho'nun ayağa kalkıp selam vererek kurduğu cümleyle gülmüştü Jisung. Kollarını açmıştı selamını geri çevirirken asil savaşçının.
"Dostumu özledim."
Uzun zamandır görüşmediği dostu adımlarını hızlandırarak varırken yanına, sıkı sıkıya dolamıştı kollarını Jisung'un zayıflamış hasta bedenine.
Derince bir nefes almakta ilk defa zorlanırken bulmuştu parmakları güçlü prensin saç tutamlarını. Fısıldamıştı öylece."Hiçbir yere gitmiyorsun."
Çocuklukları birlikte geçmişti, birlikte büyümüş, her şeyi birlikte deneyimlemişlerdi. Krallıklarının artık olmayan dostluğu onlar henüz küçükken öyle sıkıydı ki birbirlerinin topraklarında özgürce koşarak eğlenirlerdi.
Değişen zaman, önce krallıklarını ayırmış, sonrada bulundukları sınıflar nedeniyle iletişimlerini koparmıştı.
Han Jisung, Kuzey'in ordu komutanıyla dost olamaz, onunla sıklıkla konuşamazdı.
Çocukluğunun kokusunu aldığı dostunun omzuna yaslamıştı kafasını. Hiç olmadığı kadar dinlendiriciydi anımsattıkları."Prensini buradan götür."
Fısıltısıyla gülümsemişti Felix.
"Söz konusu sensin. Hiçbir yere gitmeyecek."
"Felix."
"Kuzey Krallağının şifalı topraklarına hoşgeldiniz prens hazretleri."
-
03082023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölüm nelere kadir? / hyunsung
Fiksi PenggemarAsil Prens Han Jisung, henüz nefes alıyorken tadar ölümü.