3- Engel

705 70 47
                                    

Yoklamaya yetişmek için var gücümle koşarak okul binasına girdim. Merdivenlerden hızla çıkıp koridor sonundaki sınıfa doğru ilerledim.

Kapıya tıklayıp kolu indirdiğimde içeri girmemle tüm bakışlar bana dönmüştü. Öğretmen masasına baktığımda sınıf defterinin başında tükenmez kalemiyle bekleyen Barış'ı görmemle derin bi siktir çektim.
Sınıf başkanı olduğuna göre yoklamayı almış olmalıydı

-''Yoklama alınmadı daha''

Dediği şey ile içime su serpilirken onu onaylarcasına kafamı sallayıp sırama geçtim.

Altay , Ferdi ile konuşmasını kesip yanıma oturduğunda yüzüme bakıp kahkahayı bastı.

-''İsmail yüzünü görmen gerek''

Dediği şeye karşılık bende güldüm.

-''Götüm tutuştu geç kalıcam diye, normal değil mi?''

-''Normal tabi ki.''

Çantamdan  defter ve kitabımı çıkartıp masanın üzerine koyduğumda öğretmen masasının oradan bir ses geldi.

-'' Hoca gelmeyecek ders boş.''

Kafamı kaldırıp sesin sahibi olan kişiye baktım.

Bir cevap beklediğini belli eden bakışlarını üzerimde gördüğümde sadece kafa onaylarcasına sallamakla yetindim.

O sırada Altay kulağıma fısıldadı.

-''Bari tamam falan deseydin. Böyle olmadı sanki.''

-''Canım istemedi''

Kafasını sallayıp etrafa bakındı ve tekrar kulağıma eğildi.

-''Mert, Barışa dalacak gibi bakıyor.''

-'' O gün zor tuttum zaten .''

Dediğim şeyle gülümsediğinde bakışım önce gülüşüne sonra duvar kenarındaki Kereme takıldı.

-'' Kerem buraya bakıyor.''

Altay duyduğu şeyle beraber kaşları çatık bize bakan oğlana bakmak için döndü.

-''Altay salak mısın niye bön bön bakıyon çocuğa amınakoyayım.''

Kafasını geri çevirdiğinde yüzünde geniş bir sırıtış vardı.

-''Hayırdır piyangoyu mu tutturdun? E banada alırsın bir şeyler.''

-''Yok be ne piyangosu ne tutturması''

-''Zaten şans oyunları haram Altaycım sen en iyisi bana ver o piyango biletini. Hiç günaha girme,  nur topu gibi çocuksun zaten.''

Söylediklerime kahkahayı bastığında kaşlarımı hafifçe çattım. O da bu halimi farkedip gülmeyi kesmişti.

-'' Ne piyangosundan bahsediyon sen , hayırdır? ''

Cebimdeki telefonu çıkarıp mesajlar kısmına girdim. İrfanla olan sohbetimize girip telefonu ona doğru tuttum.

-'' İrfan öyle yazmıştı baksana , dur yalan mı söyledi bana?''

-''Sanırım yem atmış sana.''

Dediği şeyle omuz silktim.

-''Sanki yedim.''

-''Yemedin mi?''

-'' Ben sadece seni sorguladım.''

-''Hadi hadi bende inandım tamam he he.''

Sohbetten çıkmak üzere olduğumda telefonunun elimden çekilmesiyle kafamı kaldırdım.
Ve gördüğüm kişiyle kaşlarım  çatıldı.

-''Ne yapıyorsun!? Telefonumu geri ver.''

Elindeki telefona kısa bir bakış attı.

-''Gürültü yaparak insanların ders çalışmasına engel oluyorsun.''

Sinirle yüzüne baktığımda benim aksime oldukça sakin duruyordu.

-'' Sınıfta ders çalışan mı var amınakoyayım?''

-'' Küfür etme küfür''

-''Bana ders çalışan birini göstersene''

Etrafa bakındı ve ardından kaş göz işareti yaparak bakışlarını bir yerde sabitledi. Onun baktığı tarafa baktığımda elindeki test kitabına bakmakta olan Abdülkerimi görmemle kaşlarımı kaldırdım.

-''Şaka mı bu?''

-''Bak Abdülkerim test çözüyor.''

Omuz silktim ve elimi telefonumu geri vermesi için uzattım.

-''O bizim sesimizden rahatsız olacak biri değil.''

Kafasını onaylamazcasına salladı ve kafasıyla arka sırada oturan Abdülkerimi işaret etti.

Tekrar ona döndüğümde sırıttı.

-'' Lan Abdülkerim sesten rahatsız oluyosun değil mi?''

Dediği şeyle bakışlarım tekrar arka tarafta oturan iri çocuğu buldu.

-'' Evet rahatsız oluyorum, bi soru çözdürtmediniz be.''

Gözlerimi kısıp Abdülkerim'in elindeki kitaba baktım ve sırıttım.

-'' Kitabı neden ters tutuyorsun peki? Bide tersten mi çözeyim dedin?''

Abdülkerim elindeki kitaba baktı ve kitabı düz olacak şekilde çevirdi. Ardından güçlükle gülümsedi.

-'' Soruyu anlayamadımda bide böyle çözmeye çalışayım dedim.''

Soru çözmediğinin elbette farkındaydım ama onu bozmak istemediğimi için sakinliğimi korudum ve gülümseyerek cevap verdim.

-''İyi iyi sen çözmeye devam et. Çözemediğin yerde bana sorabilirsiniz, hiç çekinme tamam mı?''

-''Eyvallah kral adamsın İso.''

Kafamı sallayıp önüme tekrar döndüm.

Bakışlarım tekrardan Barış'ı bulduğunda ifadesinin değiştiğini gördüm.

-''Bence biz kendi aramızda anlaştık o yüzden telefonumu alayım.''

Telefonu geri uzattığında bu sefer bakışları Altay'ı bulmuştu.

-''Zaten Altay yüzünden konuşuyorsun.''

Altay onun bu tepkisine karşılık kaşlarını çatmıştı.

-''Ben naptım lan?''

''İsmail normalde bu kadar konuşan bir insan değil. ''

Onun bu tavrıyla Altay da kendisinden beklenilmeyecek bir ima da bulunmuştu.

-'' Hayırdır İsmail'i ne kadar tanıyorsunda böyle bilmiş bilmiş konuşuyorsun? ''

-''İnan senin tanımadığın kadar iyi tanıyorum.''

İkiside birbirine çatık kaslarla bakarken bi anda araya girdim.

-''Yeter bu kadar ! Ve  Barış sende siktirip git. ''

-''Engelimi kaldır o zaman.''

-''Hayır.''

-''Sana engelimi kaldır dedim!''

-''Ve bende sana hayır dedim!''

Tam ona kafa tutmak için yerinden kalkacaktım ki bu tarafa bakan Mert ile susmayı tercih ettim.






No Tears ,  No Flowers (İsmail Y.  & Barış Alper)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin