Arkadaşların işleri çıkması sonucu Barış'ı kendi evime getirmiş ve yaralarına zar zor pansuman yapmıştım. Ona her en kadar söylemekte zorlansam da bugün burada kalabileceğini söylemiştim.
O ise teklifimi başta reddetse de sonrasında kabul etmişti.Bir süre sonra sohbetin böyle gitmeyeceğini fark ederek dolaptaki biraları kapıp geldim. Bir tane onun önüne koymuştum ve bir tanede kendi önüme.
O kendi önündekine dokunmazken ben çoktan şişeyi yarılamıştım. Arada anlattığı şeyleri dinliyor ve içten içe şaşırıyordum.
Ve bir süre sonra şişenin dibini görmüş ve kafamda az çok gitmişti.
Barışın içmeyeceğini bildiğim şişeyi de alıp içmeye çalıştığımda farkında olmadan olay çıkarmıştım.
-"Nereye kadar böyle gidecek?"
Bilincim az çok gidik olsada halen yerindeydi yani ne anlatmak istediğini anlayacak türdeydim.
-"Nereye kadar gitsin isterdin ?"
Sorduğum soruya karşılık yüzünü buruşturdu ve bana baktı.
-" Tek yaptığım kendime bir fırsat tanımaktı."
-" Tek yaptığın onun yüzünden bana acı çektirmekti."
-"Ben gerçekten bilmiyordum..."
-"Yalan söyleme Barış en başından beri biliyordun. Onun nasıl biri olduğunu ve bizim nasıl haklı olduğumuzu... Sen her şeyi bilmene rağmen sustun"
Ellerimle yüzümü kapattım ve derin nefes alarak yüzümü sıvazladım. Sanırım yerimde başka bir insan olsa yüzüne dahi bakmazdı ancak ben akıllanmaz bir aptal olduğum için onun anlatacağı her şeyi dinlemeye her zaman hazırdım. Çünkü ondan en tiksinmem gereken zamanda bile tiksinememiş hep bir şeyleri görmezden gelmeye çalışmıştım.
Zaten sorunda bu değil miydi? Benim ondan nefret etmemek için körü oynamak istemem onun beni salak olarak görmesinin asıl sebebi değil miydi?"
Elimi yüzümden çektim ve masadaki şişeyi aldım yavaşça yudumlamaya başladım.
-" Neden böylesin İsmail? Beni en iyi anlayan sendin her zaman, şimdi değişen şey ne? Neden nasıl hissettiğimi anlamıyorsun?"
Elimdeki şişeye bakıp hafifçe sırıttım. Vaktinde o kadar anlayışlı davranmış olmam onun benden bitmek bilmeyen beklentilerinin doğmasına neden olmuştu.
Ben bir aptaldım ,cidden koskocaman bir aptaldım... Kendi ellerimle beni kullanmasına izin vermiştim.
-" Haklısın Barış seni her zaman en iyi anlayan bendim ama şimdi seni en iyi anlayan olmayı bırak anladığımdan bile şüpheliyim. Üzgünüm ama benimde kendime göre sorunlarım var..."
Şişeden bir yudum daha alıp sertçe yutkundum.
-" Ben bir çocuk bakıcısı değilim Barış bunu en iyi senin biliyor olman gerekti çünkü kendi ağzınla bunu bana söylemiştin. Ya da dur pardon sen bana dair her şeyi sadece geçiştirmek için söylerdin değil mi?"
Elimdeki şişeden bir yudum daha aldığımda öfkemin dinmek yerine daha da arttığını hissedebiliyordum.
-" Seni hiçbir zaman geçiştirmedim İsmail bunu nasıl düşünebilirsin?"
Şişeyi masaya bırakınca kafamı onaylamazca sallayıp geriye yasladım ve gözlerimi kapadım.
-" Basit geliyor değil mi? Yaşadığım her şey tattığım her bir duygu sana oldukça basit geliyor. Çünkü senin hiçbir şey yaşadığın yok. O taş kalbin o aptal fahişe için attıkça hiçbir bok bilmeyeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Tears , No Flowers (İsmail Y. & Barış Alper)
Fanfiction''Gözyaşları ve çiçekler olmadan son bir kez sana sarılabilir miyim?''