~Atsushi~
"Bu bir bahane değil, benzin olmadan baloya nasıl gideceğiz?!" Yüzünü göremediğim için ne kadar sinirlendiğini tam anlayamadım. "Tamam, üzgünüm. Bir şekilde halledicem..." Derin bir nefes verip telefonunu çıkardı. "Sadece arabanın arkasındaki çantaları çıkar ve yola koy. Yeni bir araba çağıracağım." Cidden birden vicdan azabıyla halledeceğimi söylemiştim ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Beni kurtarması iyi oldu. Başımı sallayıp arabadan indim ve çantaları çıkardım. Ardından öne doğru geçip Akutagawanın ne yaptığını kontrol ettim, telefonla konuşuyordu. Ön cama doğru geçip onu izledim, sinirli gibi duruyordu. Gözleri beni buldu, hafifçe gülümsedim. Ağzı tam konuşurken durduğu için açık kalmıştı, komik duruyordu. Elini ağzına götürdü ve bakışlarını başka tarafa çevirdi.Bende sırtımı kaputa yaslayıp beklemeye başladım, yanıma geldiğini hissettiğimde ona döndüm. Yere bakıyordu, sinirli gibi değildi. "En az yarım saate gelebileceklerini söylediler." "Ben özür dilerim, haklısın. Benzine bakmam gerekirdi-" "Anlık söylediğim bir şeydi, bu saatten sonra bir işe yaramaz zaten. Özür dileme." Şaşırdım, Akutagawa her zaman böyle miydi? "Bana söyleyeceğin bir şey vardı, baloya kadar bekleyecek misin?" "Şey, eğer yapabilseydim söylerdim ama orada söylemek zorundayım." Sonra gülümseyerek yüzüne doğru eğildim. "Ne o, merak mı ettin?" Yüzünü başka bir yere çevirdi. "Hiçde bile. Sadece önemli bir şeyse diye sordum." Daha çok irdelemeyip önüme döndüm. Başını kaldırıp gökyüzüne doğru baktı, burası cidden ıssız bir yer sanırım. Hiç bir arabaya rastlamadık. Onun gibi başımı yukarıya çevirdim, güneş bulutların arkasına gizlenmişti. Boynumun ağrıdığını hissedince hafifçe sağa yatırdım. Birden Akutagawanın omzuna koyduğumu fark ettim, kaldırmama fırsat kalmadan konuştu. "Kaldırma, önemi yok." Bu tam olarak nasıl bir cümle bilmiyorum ama dediğini yaptım. Omzu sanki rahat bir yastık gibi gelmişti. Uykumu getiriyordu ama uyumamalıyım. Eğer uyursam bana sinirlenecektir.
(3 saat sonra)
Gözümü rahatsız eden güneşle irkildim, bir süre etrafıma bakındım. Sonradan aklıma geldi, ben uyuyakalmışım! Şimdi muhtemelen yeni gelen arabanın içindeydik ve yoldan anlaşıldığı kadarıyla balo yerine yaklaşmıştık. "Ben uyuya kalmışım, üzgü-" "Artık özür dilemeyi bırakıcak mısın, bir işe yaramıyor. Ayrıca son kontrollerini yap 15 dakikaya oradayız." Yerimde doğruldum ve aynadan saçıma baktım. Her zamanki gibiydi, kıyafetimi da elimle düzelttim. Yanımda götüreceğim eşyaların kontrolünü de yapıp Akutagawaya döndüm." Seninkilere de bakmamı ister misin? " "Kalsın." Bir şey söylemeden yola odaklandım,çok geçmeden vardık ve arabayı park edip indik. Yanımızda büyük bir şey taşımak dikkat çekerdi, bu yüzden ceketimin iç cebinde birkaç şey vardı. Bıçak gibi kesici şeyler değil tabi, onları içeri almazlar. Bu önemli bir balo sonuçta, güçlü güvenlik önlemleri vardır. Girişe doğru ilerlerken Akutagawa kolumdan tutup beni geri çekti. "Ne yapıyorsun sen, bizi yakalatacaksın!" "Neden yakalanalım, üstümüzde bir şey yok ki?" Derin bir nefes verip gözlerini kısa bir süreliğine kapattı. "Davetli listesinde adımız var mı peki? Yine de git istersen, iki şirin surat yaparsan alırlar içeri." Ah, tabi ya. Aptal kafam! Listeye göre içeriye alıyor olmalılar yani biz önden giremeyiz. "İyi ama o zaman nerden gireceğiz içeri?" "Gel benimle." Hızlı ama dikkatli adımlara salonun arkasına doğru ilerledi, arkada girişi olduğunu sanmıyorum. Varsa bile illaki bir görevli vardır. Tamamen arkaya geldiğimizde kenardan izlemeye başladı. Merak ettiğim onun yanına doğru geçip kafamı alttan uzattım. Burada bir mutfak vardı, cidden... Kendimi aptal gibi hissetmeye başladım. Arka kapı tamamen açıktı ama içeride 20'den fazla aşçı vardı. Akutagawa bir süre sağa sola bakındı,sanırım bir önlük arıyordu. Bulamayınca yüzü düşer gibi oldu ama hemen sonra aklına gelen şeyle bana baktı. Fısıldadım. "Ne, ne buldun?" Tekrar kolumdan tutup köşeye doğru çekti. "İçeriye sen gireceksin tamamen beyaz giyinmişsin zaten anlamazlar." "Ne?!"İçeri girdiğimde tarif ettiği yeri unutmamak için tekrarlıyordum. Herkes çok meşgul görünüyordu, cidden gram umurlarında değildim. Buldum işte, burada servis için kullandıkları arabalardan vardı. Gözüm zaferle parlarken oraya doğru ilerledim. "Senin önlüğün nerede?!" Gelen sese doğru döndüm. Bana söylediği çok açıktı ama zaman kazanmaya çalıştım. "Ben mi?" "Tabiki aptal, sen yeni gelmiş olmalısın! Önlükler şurada hemen bir tane git ve şu siparişi 72 numaraya götür. Ah, gerçi o VIP masa ama..." Desteklemek ister gibi omzuma elini koydu ve yavaşça vurdu ama ben neredeyse düşüyordum! "Sen halledersin, hadi acele et..." Tabağı alıp gülümsedim. "T-tabi ben hallederim." Yanımdan ayrılınca tabağı alıp servis masasının üstüne koydum ve arka kapıya doğru ilerledim, Akutagawayı alıcaktım. Vardığımda bana söylenerek içeri girdi. "Bu kadar uzun süren neydi?" "Sonra anlatırım." Aynı hızla mutfaktan çıktım, neyseki direkt salona çıkmıyordu. Arada bir koridor vardı. Akutagawa arabadan indi ve üstünü sirkeleyerek sordu. "Bu tabak da ne?" "Onu yanıma almak zorundayım, bir planım var." Önlüğümü hızlıca çıkartıp arabanın üstüne koydum.
Tabağı elime alıp içeri girdim, salon çok büyüktü. İçinde o kadar insan olmasına rağmen sanki 100 kişi var gibiydi. "Lanet olsun..." Akutagawanın tıslaması kulağıma dolarken yanımızdan geçen bir görevliyi durdurdum. "Ah, siz çalışan olmalısınız. Şu rezilliğe bir bak, sadece tuvaleti bulmaya çalışıyordum ve kendimi mutfakta buldum. Bir adam da elime bunu tutuşturup 72 numaraya götürmemi söyledi, beni burada çalışan biri sandı. Ne rezalet ama..." Kız telaşlı bakışlarıyla tabağı elimden aldı." Çok üzgünüm, efendim. Kıyafetinizden dolayı böyle olmuş olmalı, bugün biraz yoğunuz da. Tekrar özür dilerim ve lavobo ileride sağda, iyi eğlenceler." Kız tabakla birlikte masalardan birine doğru ilerledi, planım işe yaradığı için mutluydum.
Akutagawaya bundan sonraki hamlemizi soracakken yüzündeki sırıtışla afalladım." Sen... Hiç fena değil." Beni övdü mü o az önce, ben mi yanlış duydum? Yüzümün yandığını hissettim, bu garip. "Her neyse, 57 numarayı bulup geçmemiz gerekiyor. Sanırım aynı numarayı kullanabiliriz." Yine buraya doğru gelen birini durdurup 57 numaralı masaya bir şeyler istedi. Bir süre sonra da çalışanın peşinden masamıza geçtik. Gülümsedim, mantıklı aslında. Masadaki içeceği içerken sordum. "Neden 57 numara?" Sırıttı. "Çünkü bu masa gece boyu boş kalacak, masayı ayıran kişiyle Chuuya ilgileniyor." "İlgeliniyor derken?" Şaşırdığımı gizlemedim, adamı öldürmüş olabilir miydi? "Ne o, çok mu merak ettin?" Bu soruyla ona bakmayı bırakıp piste doğru baktım, bomboştu. Herkes masasındakilerle konuşup gülüşüyordu, bu garip geldi. Bu bir balo sonuçta genelde dans edilir, gerçi ben dans etmeyi de çok bilmem ama... (Aha yandık:') Ne alaka olduğunu bilmiyorum. Akutagawa olduğum yere doğru eğildi. "Kalabalık olması işimize gelirdi ama pist tamamen boş, yürüyerek geçmek çok dikkat çeker ve ayrıca aradığımız adam da tam karşı tarafta." Buna hiç dikkat etmemiştim, dikkatli bakınca onu fark ettim. Yanında bir adamla konuşuyordu, mutlu gibiydi. Aradığımız şey bir kağıttı ve Dazai-san'ın dediğine göre hep yanında taşırdı. Bu yüzden ceketinden onu almamız yeterliydi. Bir yandan Akutagawa haklıydı, yürüyerek oraya gidemezdik. Herkes bize bakardı, Ankoku da dahil. "Sevgili misafirler!" Hoparlörden gelen sesle irkildim. Sahneye doğru baktım, balonun sahibi olduğu söylenen adam oradaydı. "Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim." Gelen alkış seslerinden sonra devam etti. "Beni bilenler bilir, davetlerimde gelenlere hep bir sürpriz yaparım. Bugün yapacağım sürprizi de sevgili Ankoku seçti." Herkesin bakışları onu buldu. O da etrafına bakıp takdir dolu bakışlar attı. "Bugün maskeli balo yapacağız!"
Başta bilerek bir şey yazmadım bundan sonra böyle yapmayı düşünüyorum. Direkt bölümü okuyun, diğer şekil sıkıyor.
Her neyse bölüm nasıldı, yine yazmadım dansı hee ne şerefsizim mdhdmdgdmsns
Bir iki bölüme yazarım artık ama ne yapayım aklıma güzel fikirler gelince yazasım geliyor, dayanamıyorum:)
Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, öpüldünüzzz😉😗💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değişim
FanfictionAtsushi ve Akutagawa'nın yolu hiç beklemedikleri bir şekilde kesişiyor. Mafyayı tehdit eden bir adam, Ankoku. Bir balodayken onu yakalamak için birileri gerekiyor ve o iki şanslı kişi olmaya hak kazanıyorlar...