Kasımpatı

56 6 11
                                    



18 Kasım 2022


Tarçın rengi saçlarımdan geçirdiğim fırçayı hıncımı almak adına aynaya doğru fırlatıvermiştim, birkaç saniyede parçalara ayrılan camlar zemini bezediğinde gözyaşlarım boşaldı. Birkaç parça sıçrayıp bembeyaz tenimi çizmişti fakat görmezden geldim, kırık aynanın kalan parçalarından kehribar rengi gözlerimin içindeki ateşi seyrettim.

Annem çocukluğumun geçtiği evimizi satıyordu, hüzün boğazımı kesmişti ve oluk oluk kan akıyordu. Babam gittiğinden beri doğru düzgün bir ilişkimiz olamamıştı annemle ama yine de ayrılmayı hiç düşünmemiştik. Şimdi ise 23 yaşımın ortasında satılan evin ardından kendi yoluma bakacaktım.

Bavullarım ve kolilerce eşyam taşınırken bakıyordum yalnızca. Burada, zeminde oturmuş kırık aynaya yansıyan koridoru izliyordum. Devamlı bir şeyleri taşıyan nakliyecileri ve ruhsuzca bakan annemi. Sinirden her yerim titrerken son kalan kutuyu da kendim aldım, pembe ve süslü bir kutuydu bu. Gitmeden önce kapağının açıp içine bakmak istedim, çocukluğumda her şeyi böyle saklamıştım.

İçinden çıkan toz pembe kağıttan yapılma Anka kuşuna baktım, kanatları simlerle süslenmişti ve kafasında bir isim yazıyordu. "Pera Güzel" soyadım bu değildi, bunu veren çocuğun sözlerini çok net hatırlıyordum 'Senin soyadın bu olmamalı, sen uyarsın. O yüzden senin soyadın artık Güzel."

Pera Uymaz.

Pera Güzel.

Yüzümde aptal bir sırıtışla kapattım kutuyu.

Daha sonrası hızlı oldu, nakliye aracına yüklenen eşyalarım arkadaşım Bade'nin evine taşındı ve ben de doğrudan hepsini yerleştirmekle uğraştım. Böyle bir dönemde bana ev açtığı için Bade'ye minnettardım tabii.

Onunla lise son sınıfta bir kafede tanışmıştık ve o günden beri arkadaşlığımız sürüyordu. Evsiz kaldığımı duyduğunda sağ olsun ev arkadaşıyla da anlaşıp bana kol kanat germişti. Ah canım Bade'm!

"Yerleştin mi arım, balım?"

"Bitmek üzere de sana yük oluyormuş gibi hissediyorum." Fal taşı gibi açtığı gözleriyle bana doğru geldi

"Saçmalama! Valla bak çok darılırım öyle dersen, biz seninle kaç yıllık dostuz burada. Lafı mı olurmuş?"

"Çok teşekkür ederim, çok çok çok fazla..."

"Yeter kız geldiğinden beri, ay! Sen yerleş, sonra seni bizim kulübe götüreceğim. Benimkilerle tanış, hepsi çok kafa dengidir."

"Ay ben ne yapacağım orada canım, hiç gerek yok siz eğlenmenize bakın."

***

Son sözlerim üzerinden bir saat geçmemişti ki biz hazırlanıp kulübe gelmiştik bile. Üzerime mürdüm v yaka kazak ve siyah skinny bir pantolon giyip ayaklarıma da dizime kadar uzanan botlarımı geçirmiştim.

Bade kulüp dediğinde aklımda daha çok gece kulübü gibi bir yer canlanmıştı fakat burası 1+0 bir ofis dairesiydi. Amerikan mutfağı tamamen ahşap döşenmiş, salonu oldukça genişti. Camlar duvarları kaplıyordu fakat gri perdeler sonuna kadar örtülü olduğundan dışarısı görünmüyordu. Salonda sarı ve yeşil üçlü geniş kanepeler ve ortada da camdan dikdörtgen bir sehpa bulunuyordu. Koltuktaki rengarenk yastıklar insanın içini açıyordu, bir tanesinde gözüm takılı kalmıştı üzerinde grupça çekilmiş bir fotoğraf basılıydı.

"Eee nasıl buldun?"

Bade'ye dönmedim, duvarları incelerken cevapladım "Harika!" Duvarlar kiremit turuncusu ve çerçevelerle doluydu. Bade hepsinde çok güzel çıkmıştı, herkesin ışığını çalan o kişi kesinlikle oydu. Biri daha vardı ama dikkat çeken; kahverenginin açık tonundaki saçları dağınık, gözleri yemyeşil parlayan ve mütevazı bir gülüşle kameraya bakan o çocuk. Başkaları da vardı ama o daha başkaydı.

"Birazdan gelirler, seni getireceğimi söylediğim için biraz atıştırmalık almaya gittiler. Hepsi beraber gitti ki sen iyice etrafı keşfet, çünkü biliyorum sen ortama aşılamayınca enerjin de değişiyor."

"Teşekkür ederim Bade, gerçekten. Benim için bu kadar uğraşman çok özel." Gülümseyerek yaklaştı, sıcacık kolları arasına çekip sarıldı bana.

Sonra kapı çaldı, Bade koşarak gitti ve geri dönerken yanında dört kişi vardı. Anlattığına göre sarışın, uzun boylu ve mavi gözlü kız Yasemin. Onun yanındaki esmer ve kıvırcık çocuk Ekin, diğer tarafta poşet yerleştirmeye çalışan uzun ve yapılı kumral çocuk da Uğurdu. Benim fotoğrafta gördüğüm ise Aksel, gözleri bir kez bile bana değmeden sarı koltuğun yanındaki uzun ayaklı sehpaya ilerledi. Kristal işlemeleri olan vazonun içine elindeki kese kağıdından çıkarttığı kasımpatıları koydu.

"Kasımpatı mı?" Diyerek oturdum kanepeye, gerçekten mi der gibi bakıyordum ona. Hafifçe gülümseyerek yüzünü bana döndü. İlk kez gözlerime baktığında içimde bir şeylerin dalgalandığını hissettim.

"Hüzün bugün göğsümü delicesine kaplıyor, kasımpatılar gibi."

Gözlerini kehribar rengi gözlerimden ayırmadı bir süre, orada bir şeyler arar gibi baktı. Sonra ise uzunca süzdü, dudağının kenarı memnuniyetle kıvrılırken yanımdan geçip gitti. Buram buram vanilya ve karamel kokusu doldu burnuma.

Bu koku çok tanıdıktı bana.

Oldukça tanıdık...

🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺

Elimden geldiğince kısa tutup olaya hızlı giriş yapmaya çalıştım, bana kalsa sabaha kadar yazardım çünkü.
Umarım seversiniz 🫶🏻🫶🏻

Sevgili YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin