SİYAH KAR TANESİ

11 2 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


1 ARALIK 2016

İstanbul'un kar hasreti sona ermişti bu sabah. Sabaha kadar uyumamıştım her aralık ayının ilk günü olduğu gibi. Soğuk havadan bir nefes çektim içime. İlhamının gelmesini bekleyen oyunbozan bir yazardım bugün. Oysaki ben ilham kaynağını çoktan bulmuş aşık bir şair olmak istemiştim.

Elimdeki kalemi masaya bıraktım. Eldiven takmadığımdan ellerim buz kesmişti ama bundan pek şikayetçi değildim. Soğuğu severdim rüzgarın elleri silkelerdi beni, kar taneleri tokat gibi yüzüme çarpar kim olduğumu hatırlatırdı. Esen soğuk rüzgarı daha iyi hissetmek için montumu beremi ve atkımı yan sandalyeye koymuştum. Kar tanelerini hissetmek için ise açık alana oturmuştum. Ama bulunduğum yerin sebebinin kışla değil sonbaharla alakası vardı.

Bugün yıllar önce birbirlerini kirleten siyah ile beyaz kavuşacak ve gri olacaktı. Zamanı gelen hatta belki çoktan geçen kavuşmaydı bu. Yıllarca ertelemiş durmuştum ama her sonun bir başlangıcı vardır. Ve o başlangıç günü gelip çatmıştı.

Duyduğum topuklu sesleri ile başımı kapıya çevirdim. Simsiyah kar tanesi girdi bahçeye. Yüzüme inen tokatla kendime gelmek yerine kendimden geçtim. Simsiyah salık saçları uçuştu. Siyah gözleri ise etrafta gezindi merakla. Gözlerim yalvardı Tanrı'ya bana bakması için.

Bakışları, yılların boşluğu ile eskimiş olan binaya döndü. Anılarını yokladığı belliydi çatık kaşlarından. Yoklamasının eksik çıktığı belliydi. Arkasına dönüp süs havuzunun yanına gitti. Elleri havuzun kenarında gezindi. Sanki bir şeyler hatırlamışçasına yüzünü buruşturdu. Ellerini hızla çekip geriye adımladı. Elleri rüzgarla dağılan saçlarını arkaya attı. Etrafı incelemeye devam edecekken beni görmesi ile durdu gözleri.

Siyah hareleri çarptı kalbime. İçimdeki buzdan kalkan eridi. Bahar esintisini hissetti kalbim ikinci defa, aynı yerde aynı kadın tarafından.

Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Aramızda birkaç adım kalınca durdum. Gülümseyip elimi uzattım. "Merhaba. Ben buranın sahibi Eniz Botan."

Gamzelerime takıldı gözleri. Sonra hızla kendini toparlayıp elini uzattı. "Merhaba. Talya ben. Talya Akya."

Mürnel değil. Akya. Talya Akya. Şaşırılacak bir şey yoktu aslında onu Talya Akya yapan zaten bendim.

Soğuk ellerim ile birleşen sıcak elleri içimi ısıttı. Sonbaharın tatlı rüzgarı sarmıştı etrafımı. Onunsa kışın sert rüzgarı sarmıştı. Ellerini üşütme korkusu ile kısa tuttum bu merasimi.

Etrafıma bakındım. "Burayı pek ziyarete gelen olmaz. Hatta kapandığından beri gelen tek kişi sizsiniz buraya."

Babamla yaptığımız anlaşmadan sonra babam İntihar Tepesinin başına sözünü tutup Sekreter Elif'i geçirmişti. Elif ise binayı Ankara'ya taşıma kararı almıştı. Bu uğursuz bina ise bana kalmıştı. Aslında babamdan ben istemiştim burayı. Çünkü burası Talya'yı bana kavuşturacak tek yoldu. Çünkü burası Talya'yı bana bahşeden yerdi.

İNTİHAR TEPESİ - Kısa Hikaye (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin