*
Uyandığımda yine aynı yerdeydim. Ama üzerime yeni kıyafetler giydirilmiş ve pansuman yapılmış şekildeydi. Her yerim deli gibi sızlıyordu. Depodaki o lanet yatağa ihtiyaç duyacağım aklıma gelmezdi. Ama onu da ben istemiyorum diye koymamışlardı. Buz gibi zeminde, kısa kollu beyaz bir tişört, eskimiş gri bir eşofman ile uzanıyordum öylece.
Her yerim mosmor, kıpkırmızı el izleri ve üzerimde kurumuş kanlar ile kaplıydı. Çizikler vardı her yerimde. Özellikle karın kasları ve göğsümde bir sürü morluk vardı. Boynum sıkılmış gibi el iz vardı. Acı inlemeleri ve ağlamaklı çıkan o yakarışlarla yerimden kalkıp aynadan halime baktım. Berbat bir durumdaydım.
Göz damarlarım patlamıştı ağlamaktan. Gözlerimden kan akıyordu. Gözlerimin altı ise mosmordu. Yüzüm bembeyazdı. Deli gibi kilo vermiştim. Dün yaşadığım herşey bir bir gözümün önünden geçiyordu.
Gözümden akan bir damla yaş ile aklıma gelen o anla hızla bileğimi kaldırıp çocukluk aşkımın verdiği bilekliğe baktım. Dün aynısını korkunç adamda gördüğüme emindim. Eğer o adam, çocukluk aşkım Taehyung ise, bunu ona söylemezdim. Belki de yalan söylediğimi düşünür ve beni yine döverdi. Zaten beni bırakan da o değil miydi? Beni istemeyecekti. Belki de o zaten kendi kendine fark ederdi.
Bir anda açılan kapı ile kafamı oraya döndürdüm ve Korkunç Adama baktım. Ardından tüm vücudumu ona döndürdüm. Yanıma gelince kolumdan tutup dün yaptığı izlere baktı. Aynı şeyi diğer kollarım için de yaptı. Arkamı dönmemi sağlayıp sırtıma baktı. Tekrardan önüme döndürüp ön vücuduma baktı. Elini çeneme koyup kaldırdı ve boynuma baktı. Ardından bana baktı.
"Bunları hatırlıyor musun?"
Kafamı olumlu anlamda yavaşça salladım. Her anı hatırlıyordum. Her aklıma gelişinde de şuan yaşanıyor gibi sızlıyordu yaralarım.
"Güzel."
Yüzümü incelediğini fark etmiştim. Bir şey yapacak diye çok korkuyordum. Her an çıkarıp bir şeyler sokacak veya boğacak gibi hissediyordum. Bir anda kaşları çatıldı. Sanırım onu yine kızdırmıştım. Ama hiç bir şey yapmamıştım ki?
"Siktir, sen.."
Ne demeye çalışıyordu ki şimdi? Ne fark etmişti? Ne olmuştu? Eli yine çenemi bulmuştu. Ama bu sefer boynumu değil, yüzümü incelemek içindi. Hemde yavaşça kaldırmıştı, az önceki gibi hızlıca değil. Ne olmuştu ki şimdi. Diğer eli yara izimi buldu. Yara izimin üzerinden hafifçe okşarken; yüzünde sanki bir şeyi kabullenemeyen bir ifade vardı. Ne olmuştu ki şimdi? Eli yara izimden ayrılmış dudağımın altındaki bene inmişti.
"Kolunu göster."
Ona sağ kolumu uzatmış ve bakmasını sağlamıştım.
"Sol."
Ahh! Ne farkederdi ki işte.. Sağ kolumu indirip yavaşça sol kolumu gösterdim ona. Kolumu tutup biraz daha havaya kaldırdı ve bilekliğime baktı. Biraz inceledi. Bir anda tutup koparcak diye ödüm kopmuştu.
"Kim verdi sana bunu?"
"Ç-çocukluktan bir.. b-bir arkadaşım."
Sesim kısılmıştı ağlamaktan. Ellerim titriyordu.
"Adı ne bu arkadaşın?"
Ne yapacaktı adını? Söylemeli miydim? Ya o gerçekten taehyung ise, ne olacaktı? Eğer söylemezsem öldürecekti beni kesin.
"Kim T-Taehyung.."
"Ne?"
Bu adam cidden garipti. Her şeye korkunç tepkiler verip duruyordu. Ne demiştim de terslemişti yine? Benden 1 adım uzağa çıkıp tam kolunu hafif bükmüştü ki adamlarından biri hızla içeri girdi. Hemen Korkunç adamın yanına gelip ilk başta beni, sonra da onu süzmüştü.
"Ne oldu Byul?"
"Bay Kim, Bay Jeon'u bulduk."
"Siktir oradan. Nasıl? Nerede?!"
"O.. Bay Kim, onu zaten bulduk."
"ANLADIM ONU AMINA KOYAYIM! HANGİ DEPODA?!"
Ahh! Gerçekten başım ağrıyordu artık. Korkunç adam bir anda bana döndü. Yüzümü ve bilekliğimi iyice inceleyip adamına geri döndü.
"Bay Kim, Bay Jeon.. Bay Jeon yanınızdaki çocuk. Yani kurtardığınız ve sonra işkenceye yaptığınız; bu çocuk Bay Jeon.'
Benden bahsediliyordu ama ben hiç bir şey anlamıyordum. Bu Bay Jeon ben miyim yoksa? Korkunç adam yine dönmüştü bana. Sol kolunu sıvayıp bilekliği gösterdiğinde ağzım 10 karış açılmıştı. Kolunu benim koluma yaklaştırınca bilekliklerimiz birini çekmişti.
"Siktir..."
Karşımdaki kişi, yıllardır beklediğim ilk ve son aşkımdı. Beklediğime çokta değmemişti açıkcası.. O artık masum Taehyung değil, Seri katil olan Korkunç biriydi. Kafasını kaldırıp bana baktığında gözlerimi yine dolmuştu. Her zamanki, herkese baktığı gibi sert değildi bakışları. Hassas ve kırılgan masum olan Taehyung gibiydi. Bakışlarındaki özlemi görmüştüm. Sanki ikimizin de istediği şey aynıymış ama ilk adımı ikimiz de birbirimizden bekliyor gibi bakıyorduk birbirimize.
Sarılmak istemiştim o an ona. Deli gibi hemde. O da bunu anlamış olacak ki hafiçe gülümseyip kafasını olumlu anlamda sallamıştı. Gel ve bana sarıl der gibiydi. Göz yaşlarımı tutamamıştım. Hepsi bir anda kanlarla beraber dışarı atmıştı kendisini. Bununla beraber bende kendimi Taehyung'a atmış sıkıca sarılmıştım boynuna. O da benim aksime yavaştı. Kollarını canımı acıtmak istemez gibi sarmıştı belime.
"Üzgünüm.. üzgünüm bebeğim.. çok özür dilerim."
"Özür dileme Taehyung."
"Ama gü-"
"Sonra. Sonra anlat."
"Pekala, gidelim. Byul, Jeongguk için benim yanımdaki odayı temizleyin, mükemmel hale getirin. Köpeği de oraya koyun. Kılıfları tertemiz yapın. Odanın balkonunu da yıkayın."
"Emredersiniz efendim."
Adam gittiğinde Taehyung ile yalnız kalmıştık. Kafamı boynundan ayırıp elini yüzüme yaklaştırdığında anlık refleks ile gözlerimi sımsıkı kapatmıştım.
"Bebeğim.. korkma benden."
"Bunu yapan sensin, üzgünüm.."
"Düzeleceğiz, söz."
"Söz mü?"
"Tete sözü."
× ×
24 Eylül 2023
03.13
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Participation // TAEKOOK • Mini fic
FanfictionÇocukluk aşkları Taehyung ve Jeongguk; tenha bir sokakta karşılaşır. Seri katil olmuş Taehyung; karşısında duran çocuğun yıllardır vazgeçmediği çocukluk aşkı olan Jeon Jeong-guk olduğundan bir haberdi. Bunu anlaması çok uzun sürmemiş, yanağımdaki ya...