─ b a y k i m

3.2K 494 692
                                    


çok bir şey söylemeyeceğim... ne söylesem olmaz gibime geliyor

sadece, sizi bu kadar beklettiğim için özür dilerim... umarım diğer bölümleri (mentalitemi toplayarak) daha kısa sürede atabilirim sukuşlarım.

bölüm sonunda konuşuruz <3

medyayı açmayı unutmayınn!!~~

yorumlarınız benim motivasyon kaynağım lütfen bunu unutmayın ve elinizden geldiğince yorum yapın ki ben de bir an önce yeni bölüm atabileyim hayatımın meanları >3<

oy da atarsanız eliniz dert görmesin ne diyeyim <777






[$$]








17 Nisan, pazar
saat, ??:??






"saçmalıyorsun!"

ellerini hızla iki yana salladı genç çocuk. "böyle bir şeyin imkanı yok. asla, asla; ve asla olamaz. bunu aklından çıkarsan iyi edersin!"

uzun boylu olan bir diğer genç; kahverengi saçları gözlerinin önüne dökülmüş, bakışları nefretle harmanlanmış adama doğru usulca konuştu. "seni yaşatmazlar. onun sonu, seninkini peşinde getirir."

siyah, kısa saçlı adam, tam karşısında oturmuş; gözlerini zemine kilitlemiş adama çevirdi bakışlarını. bu durum karşısında pek bir şey yapamıyor olmak onun da sinirleriyle oynuyordu. "hepimizi yakarsın, ben de seni; hiçbir parçan dünyada kalmayacak şekilde parçalar, yok ederim. çocuk oyunlarıyla işimiz yok!"

diğerlerinden daha kısa ancak daha yapılı bir vücuda sahip olan adam, sessizce ortamda dönen konuşmaları dinliyordu. uzandığı yatağından, bir an önce sonucun ne olacağına karar verilmesini bekliyordu. aralarına katılmaktan taraf değildi. konuşmak gelmiyordu içinden. konuşsa ne diyeceğini, nasıl karşılık alacağını da kestiremiyordu.

aralarında en küçük olan, bu isyanlar karşısında sessiz kalmadı. "ne diyorsa onu yapın! size sorgulamak düşmüyor, bir bildiği var ki konuşuyor. yerinizi bilin!"

onun sözleri karşısında, koğuş acı dolu, derin bir sessizliğe gömüldü. kimseden çıt çıkmıyor, sanki sözün bittiği yere gelinmiş gibi tek kelime edilmiyordu.

keskin bakışların sahiplik yaptığı göz bebekleri, dört duvar arasında koşuşturan adam, bu savunma karşısında, yanındaki küçüğüne ufak bir gülümseme sundu.

bu, onların dilinde; "uslu köpekcik..." demekti. sahibine bağlı, sadık, itaatkar bir köpek.

parmaklarını, bakır saçlarının arasından öfkeyle geçiren genç çocuk, bir kez daha şansını denemek istercesine öne atıldı. kelimelerden başka kullanacağı silahı yoktu. zehirlerini diline aktarmış, öylece karşısındaki bedende etki etmesini diliyordu, tanrıdan.

"lütfen... bunu hak etmiyor. gerçekten. eminim başka... başka bir yolu vardır! kimsenin acı çekmediği bir yol... kimsenin..." devamını getiremedi. getirmek istemedi bilhassa.

sorarcasına konuşuyordu. belki de amacı, karşısındaki inatçı adamın vicdanına ufakta olsa dokunmaktı.

ancak bilmediği bazı şeyler vardı.

last session ☆ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin